5 Aralık 2008 Cuma

Beşiktaş Düşmanları!

Beşiktaş Düşmanları!
04.12.2008 15:01:00
Bir gün Beşiktaş başkanlık koltuğunda oturan birinden "Beşiktaş Düşmanları" sözünü duyacağım hiç aklıma gelmezdi.
Süleyman Seba'dan duymadım, rahmetli Mehmet Üstünkaya'dan duymadım, Gazi Akınal'dan duymadım, ilkokul mezunu Rıza Kumruoğlu'ndan duymadım, hatta Serdar Bilgili'den bile duymadım...
Beşiktaş tarihini araştırırken de böyle bir söze rastlamadım.
Başka camialara özgü bir tanımlama olduğunu zannederdim. Kadıköy yakasında takılır kalır, asla bu yakaya geçemez sanırdım...
Öyle ya, Beşiktaş'ın neden düşmanı olsun ki? Şaibeli şampiyonlukları, başkasının hakkını masa başı oyunlarla gasp edişi gibi çirkinlikler yoktu ki tarihinde...
Herkesin ikinci takımıydı Beşiktaş... Ezeli rakip taraftarlarının bile sempatiyle baktığı bir kulüptü...
Sahi, bir kulübün neden "düşmanları", yani "aşırı derecede sevmeyenleri, antipati duyanları" olur?
İki yolla olur:
Ya o kulüp sportif alanda çok başarılı bir dönem yaşayacak. Kupaları, şampiyonlukları teker teker kazanıp, kimseye bir şey bırakmayacak. Onun varlığı, rakiplerinin olası başarıları önünde en büyük engel olarak duracak. Çekemeyenleri çoğalacak... Sevmeyeni çoğalacak...
1996-2000 yılları arasındaki Faruk Süren'li, Fatih Terim'li Galatasaray gibi...
Ya da o kulüp, futbolun çarkları ve kurumları üzerinde lobisiyle çok etkin bir konumda olacak. Medya tarafından şişirilip antipati toplayacak. Mali gücüyle, gelirleriyle rakiplerini fersah fersah geçecek... Masa başında bileği bükülemedikçe sevemeyeni çoğalacak..
Örnek vermeme gerek yok... Ülkenin en tepki gören başkanı hangisi diye düşünürseniz, cevabını bulursunuz.
Peki, dün kameraların karşısına çıkıp "Beşiktaş Düşmanları" diye konuşan Beşiktaş başkanı, 2004'ten bu yana neyi başarmıştır biliyor musunuz?
Şampiyonluğu olmayan, ne ligde ne Avrupa'da başarısı bulunmayan bir kulübün sevmeyenlerinin sayısını çoğaltmayı başarmıştır.
Masa başında kıtır kıtır doğranmasına rağmen, hakem kararlarıyla en çok puan kaybına uğrayan kulüp olmasına rağmen, bir zamanlar çoğunluğun ikinci takımı olan bir kulübü, çoğunluğun antipati duyduğu bir kulüp haline getirmeyi başarmıştır.
Ve bu başarı, kim ne derse desin DÜNYA ÇAPINDA BİR BAŞARIDIR!
Bir örneği daha yoktur.
Bir kulübü adım adım küçültürken, sevmeyenlerinin sayısını büyütmeyi başarmak, tez konusu olacak bir beceridir.
Beşiktaş artık kimsenin ikinci takımı değildir.
Kimsenin "biz olmazsak, onlar şampiyon olsun" sempatisiyle baktığı bir kulüp değildir.
Siyasetçiler, bürokratlar, üst düzey medya yöneticileri, Silahlı Kuvvetler ve devlet kademelerinde desteğini yitirmiş ve gün geçtikçe daha da yitirmektedir.
Sporun içindeki kurumlarda ise, artık büyük takım muamelesi görmemektedir...
İnternette şöyle bir dolaşın... Farklı takım taraftarlarının forumlarını ziyaret edin... Sokaktaki adamın gözünden, betimlemeye çalıştığım fotoğrafı daha da net görebilirsiniz...
***
Dün Beşiktaş başkanının ağzından açıklama diye "Beşiktaş Düşmanları" sözü çıktı...
Kendisini yakından tanıdığım için, "bu açıklamanın ardından neler yaşanmıştır?" tahmin edebilirim.
Etrafını saran 3-5 yalaka, yine noterliğe soyunmuş "Bravo başkan! Harika konuştun!" diye el çırpmıştır...
Başkan, bununla yetinmemiş, çeşitli kademelerdeki "bedava deplasman misafirlerinden" 3-5 yalakayı da kendisi telefonla arayıp: "Konuşmamı nasıl buldun?" diye sormuştur... Onların da takdir ve beğeni dolu cümlelerini işittikten sonra, artık kendisini, yukarıdan gelecek "İyi yaptın! İyi..." şeklindeki o önemli telefona hazır hissetmiştir...
İşin ilginç yanı, sonunda gerçekten de doğru bir şey yaptığına kendi kendini ikna etmiştir.
Peki, kimdir Beşiktaş düşmanları?
Kimsenin adamı olmadan, kimsenin elini eteğini öpmeden senelerdir bir büyük gazete de, hem Beşiktaş, hem de Milli Takım muhabirliği yapmaya çalışan Fatih Doğan mı? Yağcı değil, adam olarak ayakta durmaya çalışan, reklam değil, haber yazan bir gazeteci mi?
Yoksa birçoğunu 30 seneye yakındır Beşiktaş tribünlerinden tanıdığım, kimseye eyvallahı olmayan, arkalarında en ufak bir destek olmadan kendi başlarına onurlu bir mücadeleye giren bir avuç Beşiktaş sevdalısı genel kurul üyesi mi?
Sahi, kimdir Beşiktaş düşmanları? Bu sıfatı hak etmek için ne yapmışlardır?
Hata üstüne hata yaparak, Beşiktaş'ı milyonlarca Avro tazminat ödemek zorunda mı bırakmışlardır?
İş bilmezlikleri yüzünden, kulübü borç batağına mı sokmuşlardır?
Müzeden kupa çalıp, yanlarında akraba, eş-dost ziyaretine götürüp, insanları kendilerine güldürmüşler midir?
Arkasında duramayacakları açıklamalar yapıp, bir o yana, bir bu yana yanaşıp, ilkesiz, sevimsiz, inanırlığı olmayan, ciddiyetsiz tutumlar mı sergilemişlerdir?
Sokağa indiğinizde, markete, lokantaya, kasaba, manava gittiğinizde, sıradan Beşiktaşlı "Bu işi beceremiyor. Ne zaman gidecek? Ne zaman kurtulacağız? Hiç mi ümit yok?" diye onlardan mı bahsetmektedir?
Ne yapmıştır bu Beşiktaş düşmanları?
Unutmadan, başkan dünkü açıklamasında bir şeyin daha altını çizdi: "HER ŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK!" dedi...
Ben o filmi izlemiştim...
Başrolde Cem Yılmaz oynuyordu...
İyi başlıyor, ortalara doğru iyice komikleşiyor, ama bombok bir sonla bitiyordu...

Hiç yorum yok:


http://bjktaraftarproje.com/