19 Nisan 2008 Cumartesi

Biz Düşünüyoruz , O Yazıyor...

Beşiktaşlı Beşiktaş'tan sürülecek!İnönü Stadı Projesi, 'kentsel dönüşüm' adı altında yürütülen bir 'açık savaş'. Hedef, kentin merkezinin elitler, soylular tarafından ele geçirilmesi… Ama unutmayalım ki, semt soylulaştıkça piyasa ekonomisinin kuralı gereği fiyatlar da artacaktır. Bu da Beşiktaş'ı, eskiden kullananlar için kaçınılmaz olarak kullanılamaz hale getirecektir.

Sorun sadece İnönü Stadı'nın yerle bir edilmesi ile sınırlı kalsa iyi… Proje bir semt olarak Beşiktaş'la, dünyanın en renkli taraftar topluluklarından Beşiktaş tribününe de adını veren 'Çarşı' ile de ilgili...

Proje, 'kentsel dönüşüm' adı altında yürütülen bir 'açık savaş'. Hedef, kentin merkezinin elitler, soylular tarafından ele geçirilmesi…

Uygulaması belki biraz uzun sürecek bu planın sonunda alt sınıf Beşiktaşlılar, alışverişin ay sonunda ödenmek üzere bakkal defterine yazdırıldığı yıllardan bu yana oturdukları semtlerinden zaman içinde kent dışına doğru sürgün edilecekler, hiç kuşkunuz olmasın.

Çünkü ilk işaret fişeği çakılalı çok oldu. Halk Pazarı ve çevresi dümdüz edildi, Akaretler batılı anlamda steril bir tüketim caddesi haline getirildi.

İronik… Akaretler'i soylu elitin caddesi haline getirme görevi de, bir zamanlar "Beşiktaş Jimnastik Kulübü'nün vizyonunu ve misyonunu değiştirmek' gibi fiyakalı sloganlarla başkan olan, ama sonra ne hikmetse o yaşına kadar hiç küfür duymamış gibi küfürü bahane ederek 'topuklayan' Serdar Bilgili'ye verildi. Geçenlerde okudum, Hürriyet'in spor ekinde, Beşiktaş ve Türk futbolundaki kirliliği ima ederek "Çok şey biliyorum ama konuşamam' diyordu. Bence de bildiklerini unutsa iyi eder. Hatırlamak herkesin işine yaramayabilir zira… Sorun da belki burada, unutmaması gerekenlerin unutup, hatırlamaması gerekenlerin hatırlamasında…

BEŞİKTAŞLI BEŞİKTAŞ'TAN SÜRGÜN EDİLECEK
İşaret fişeğini takip eden izler ise şöyle... Başta o muhteşem Tekel binası olmak üzere, bir çok binanın bol yıldızlı oteller yapılacağı söylentisi... Bu söylentiyi besleyen, Dolmabahçe'den Barbaros'a çıkan yolun yer altına alınarak Deniz Müzesi'nin de olduğu alanın tamamen meydan yapılacak olması...

Meydan denince aklınıza halkın kullanacağı yerler geliyor biliyorum. Ama unutmayalım ki, semt soylulaştıkça hızla değişecek mekanlarla birlikte piyasa ekonomisinin kuralı gereği fiyatlar da artacaktır. Bu da Beşiktaş'ı, eskiden kullananlar için kaçınılmaz olarak kullanılamaz hale getirecektir.

ORASI GEÇMİŞİMİZ
Bütün bunları niçin anlattım. Şunun için; tıpkı semtte olacağı gibi bir sürgün de, yıkılarak yenileneceği söylenen İnönü Statı'nda yaşanacaktır.

O İnönü ki, Bayrampaşa '32 Durağı'nın köşesindeki teyzemin evinde bir sabah daha gün doğmadan teyzemin oğlu Necdet abi tarafından uyandırıldığım, kör karanlıkta yola çıkarıldığım, kapısına geldiğimde bambaşka bir dünyaya indiğimi fark ettiğim yerdi. Teyzemin dört oğlu vardı, biri rahmetli oldu geçenlerde. Rahmetli Erdal dayım –ona dayı derdik - ve Necdet abim Beşiktaşlı, Muhsin abim iflah olmaz bir Rizesporlu, yaşıtım olan Şeref ise tuhaf biçimde Fenerbahçeli'ydi.

O gittiğim maç bir Fenerbahçe maçıydı ve biz 'Yeni açık'ta buz gibi havada yağmur altındaydık. Skor mu? Hatırlamıyorum ki...

Sonra sık sık Samsun'dan derbi maçlar için geldim/gittim İnönü'ye. Üniversiteye geldiğimde ise artık oralı oldum. Ben de 'yeni açık'ta başladım staja. Sonra kapalıya transfer oldum biraz paralanınca. Kulübe kısa bir küskünlük döneminde, dostum Adnan Bostancıoğlu'yla iki sezon kadar yaşımıza uygun olduğunu düşündüğümüz 'eski açık'a devam ettik ama fazla dayanamayıp gerisin geriye, 'kapalı'ya döndük.

'Çarşı'nın rahmetli olan aykırı çocukları Optik Mehmet'i, Pembe Hasan'ı, Soner'i orada tanıdım.

Kapısında polisin cebimizdeki madeni paralara ve çakmaklara el koyduğu yer de İnönü'ydü, kapalı tribünde rakı bardağında rakı, ayaklı kadehte şarap içilen, içeride bıçaklanarak adam öldürülen yer de orası... Daha bu sezon iki şişe cep kanyağı gördüm yerde, görevlerini yapmış, soğuktan korumuşlardı üşüyen bedenleri. İyi ki sahaya atılmamışlardı…

Çevresinde yüzlerce resmi/sivil polis bulunduğu halde şakır şakır karaborsa bilet satılan yer de İnönü'ydü, geçmiş yıllarda bir maça girerken polisten karaborsa bilet satın aldığımız yer de orası. Üstelik o polis bizi kazıklamış, kapalı yerine eski açık bileti vermişti.

ACI HATIRALARIMIZIN MEKANI
Çok gol gördüm orada... Pascal Nouma'nın Dinamo Kiev'e attığı o muhteşem golü de, Sergen'in, Şifo'nun attıklarını da... 'Kara tren' Daniel Amokachi'nin koşuları hala gözümün önünde. O gol atmasa da olurdu, koşsun yeterdi...




Orada, 1987 yılında Denizlispor'lu Erol'dan 80'li dakikaların ortalarına doğru yediğimiz ve bizi şampiyonluktan eden 'füze frikiği' de gördüm, Galatasaray maçında Sead Halilagiç'in geri pasında kaleci Fevzi'nin ayağının altından kaçırdığı topun gol oluşunu da... Fevzi'nin o maçtan sonra dağılıp, yediği bazı gollerden sonra kafasını direklere vurması hala içimi acıtır...

100. yıldaki şampiyonlukta bütün maçlarda tribündeydim de, davetli olduğum halde papyonlu baloya katılmamıştım.




İşte yıkılacağı açıklanan yer burası.

Hayatımızın önemli sevinçlerini, hüzünlerini yaşadığımız yeri kafamıza geçirecekler. Niçin? Para için elbette, daha çok kazanmak için. Bunu da şöyle anlatacaklar, "Her şey Beşiktaş için...' Serdar Bilgili de böyle demişti ve ilk ses getiren icraatı 'Çarşı'yı 'yeni açık'a sürmek olmuştu. Sonra baktı ki olmuyor, el mecbur geriye almıştı 'Çarşı'yı. Çünkü 'Çarşı', Beşiktaş'tı.

O zaman Bilgili'nin kafasında, tıpkı Akaretler'e yaptığı gibi, Boğaz'ın kıyısına bir 'butik stat' yapmak vardı. Yapabildiği 'yeni açık'a bir 'butik tente' oldu ama belki de her şey o tenteyle başladı.

Şimdi yapmaya çalıştıkları şu; İnönü'yü yıkıp yeniden yapacaklar ve 'Çarşı'yı kapalıdan sürecekler. Nereden mi biliyorum? Güldürmeyin beni... Bkz. Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Statı. O kadar krediyi çekip, parayı yatırıp, kentin en güzel yerindeki dünyanın en güzel statını, dünyanın herhangi bir yerindeki sıradan bir 'alışveriş merkezi stata' çevirecekler, bizi de maç izleyelim diye buyur edecekler!

Bizi 'kale arkaları'na kovacaklar. Tıpkı Beşiktaş Balıkpazarı çevresinde oturanların bir süre sonra kent dışına kovulacakları gibi... Bu doğru...

Bu doğru da, şu doğru değil... Paralı pullu soylu abiler koltuklara, localara kurulup gıcır formaları üzerinde purolarını tüttürüp maç izleyecek, 'Çarşı' da kale arkasında onlar için 'geri vokal' yapacak, onlar da Fenerbahçeli, Galatasaraylı arkadaşlarına "Bizim taraftar muhteşem' diyecek, öyle mi?

Yok, öyle olmayacak. Çünkü böyle birileri yok, olmadı, olmayacak da. Planı yanlış yapıyor Yıldırım Demirören ve ekibi. Soylular için yapılacak statı dolduramaz Beşiktaş. Çünkü Beşiktaş'ı o kadar 'soylusu' yok. Stat dolmayınca tribünden para kazanılamayacak.

SOYLULARIN ZATEN MABEDİ VAR
Ve ayrıca soylu sınıfın bu kentte tutacağı takım zaten var. Onların kendi mabetleri var, rahatları yerinde ve takımlarından şikayetleri yok. Ama Beşiktaşlıların bu gidişten şikayeti var, ya da ben varolduğunu düşünüyorum. Hadi incelteyim, şimdilik yoksa bile ileride olacak.

Stadı yıkacak olanların hesabı Beşiktaş ve 'Çarşı' değil, kentin en güzel yerine kurulacak bu 'tüketim mabedi'nden akacak rant.

Hem stadın hem Beşiktaş'ın yıkılmasına itiraz etmenin ortak bir yolunu bulursak, kazanan hayat olur. Şimdi itiraz etmeyi beceremezsek, en fazla yapacağımız bize bırakılacak olan kale arkalarından Müslüm Gürses'in muhteşem sesiyle sızlana sızlana söylediği "İtirazım var bu zalim kadere'yi söylemek olur ki, onu da Müslüm güzel söylüyor… Sanırım kimse başkasından dinlemek istemez.

Hiç yorum yok:


http://bjktaraftarproje.com/