30 Kasım 2007 Cuma

Beşiktaş Marsilya Videolar Bölüm 2

O O o Delgado




Beşiktaş'ım Benim.




Gelin bize söz verin




Üçlü



Ve en sevdiğim tezahürat,Sivas Maçından...

Beşiktaş 2 - Marsilya 1 Videolar



Telo Telo O o o





Beşiktaş 2 Olympique Marsilya 1


































Açıkcası berabere biteceğine çok inandığım bir maçı Delgado'nun aklı Bobo'nun yeteneğiyle galip bitirdik ve en azından umudumuzu son maça taşıdık.
Maç öncesi belki de havanın çok soğuk olmasından semti biraz heyecansız gördüm,tabi Liverpool mağlubiyetide etken olmuştur mutlaka.Bu maç öncesi bir değişiklik yapıp beyaz şarap içtim su içseymişim daha iyiymiş.

Maçta Tribünler beklediğimden iyi değildi,ara ara çok iyi performans sergilememize rağmen devamlılığı sağlamakta istediğim başarıya ulaşamadık.Bunda en büyük etken Alen Abi'ye verilen 6 aylık ceza olsa gerek.Cezanın saçmalığı bir kenara alışmamız ve ona göre kendimizi hazırlamamız gerekiyor.

Marsilya fiziken çok güçlü bir takım,ama bu kez biraz akıllı oynayıp topu olabildiğince yerden oynadık ve işe yaradı,Baki'yi geldiği günden beri beğenen ender adamlardan biriyim,dün beni bir kere daha haklı çıkarttı,aldığı para helal olsun.

Ricardinho'yu çözemiyorum,futbolu böyle oynamaya devam ederse yol yakınken ayrılmak iki taraf içinde hayırlısı olur.

Rüştü'ye bir top geldi biraz zor toptu kabul edebilirim ama onada temas etti dışarı gönderemedi golü yedik,hani arada kalecinin de maçın kırılma noktasında bir faydası olsun diye düşünüyorum,ama kalecilerimiz Hakan ile Rüştü daha iyi olmaları için dua edeceğiz bu sene.Yine de rüştü'yü kabullenemiyorum hem ödenen ücretten dolayı hem de kendisinin bizim aklı evveller tarafından tercih edilmesinden dolayı.
Burdaki Liverpool ve Marsilya maçlarındaki futbolu Porto'da oynarsak vah bizim halimize,sanki ölecektik de geçici aşı buldular nihai sonu uzattık gibi,Yine de futbol bu top yuvarlıktır,daha öncede söylediğim gibi Umut Fakirin Ekmeği :)

28 Kasım 2007 Çarşamba

Umut Fakirin Ekmeği



















Açıkcası şu an için Şampiyonlar Ligi'nde ki geleceğimiz için çok heyecean duyamıyorum.Bu akşam ki zorlu Marsilya maçını olaki kazanırız o zaman son maçların oynanacağı gün bu kalp dayanırmı dayanamazmı hep beraber göreceğiz.

Chelsea ile aynı gurupta olduğumuz sezonda son 2 dakikada ekranın altında diğer rakibimizin golünü görmüş ve üst tura çıkamamış bir takımız sonuçta.

Allah gönlümüze göre versin...Sinan Engin Antartika'ya yerleşsin,Israrla Demirören'ide yanına çağırsın...Federasyon elinden geleni ardına koymasın!

14 Kasım 2007 Çarşamba

CAS Hakemi Kısmet Erkiner: “Birleşmiş Milletler’e mi gideceksiniz?”


CAS Hakemi Kısmet Erkiner: “Birleşmiş Milletler’e mi gideceksiniz?”

Serencebey Gazetesi


Beşiktaş’ta Del Bosque Sancısı dinmek bilmiyor. Kulüp tarafından İMKB’ye gönderilen yazıda “Hukuki süreç devam etmektedir” denmesine rağmen CAS Hakemi Kısmet Erkiner, “Birleşmiş Milletler’e mi gideceksiniz?” diyor.
Ergin Aslan


Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi (CAS) tarafından eski çalıştırıcısı Vicente Del Bosque ve yardımcılarına, faizlerle birlikte 7,5 milyon Euro (13 milyon YTL) ödemeye mahkûm edilmesinin ardından yaşanan karmaşık süreç devam ediyor. Kararın ardından iptal için İsviçre Federal Mahkemesi'ne başvuran Beşiktaş JK yönetimi bu mahkemeden de eli boş döndü ve iptal talebi mahkeme tarafından reddedildi. Bu kararla Siyah-Beyazlı kulüp davayı tamamen kaybetmiş oldu. Del Bosque'nin avukatlığını üstlenen Garrigues Sports&Entertainment şirketinden yapılan açıklamada, İspanyol hocanın yanı sıra yardımcıları; Tony Grande, Javier Minano ve Paco Jimenez'in de tüm alacaklarının ödenmesi istendi.


“Hukuki süreç bitmiştir”


"Bundan sonra başka bir üst mahkeme yok" diye nota verilmesine rağmen Beşiktaş Futbol Yatırımları Sanayi ve Ticaret A.Ş.'den, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'na (İMKB) gönderilen yazıda şu ifadelere yer verildi: "İsviçre Federal Mahkemesi, şirketimiz ile Vicente del Bosque arasındaki ihtilaf nedeniyle yapmış olduğumuz temyiz talebinin reddine karar vermiştir. Ancak, uluslararası hukuk kuralları kapsamında ve FIFA nezdinde hukuki süreç devam etmektedir."


Hal böyle olunca, dava sürecini konunun uzmanı CAS Hakemi Avukat Kısmet Erkiner’e sorduk. Erkiner’e göre kararın değişmesi mümkün değil. BJK yönetimi tarafından yapılan “Hukuki süreç devam etmektedir” açıklamasına anlam veremediğini dile getiren Erkiner, “Anayasa Mahkemesi’ne mi gideceksiniz? Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne mi gideceksin? Nereye gideceksin?” diyerek bir üst mahkeme olmadığının bir kez daha altını çizdi. Del Bosque davasında sözleşmeye özel hüküm konulduğunu belirten Erkiner, Del Bosque’nin koydurduğu “Aramızda çıkacak olan her türlü ihtilafı çözmeye yetkili olan merci CAS’tır.” maddesinin altına iki tarafın da imza attığını, bu durumun da FIFA’ya gidişin yolunu tıkadığını belirtti. Dava sürecini ve konunun tüm detaylarını CAS Hakemi Avukat Kısmet Erkiner ile konuştuk.


Davanın FIFA’ya götürülmeden mahkeme mahkeme dolaştırılmasının nedeni nedir?


Del Bosque’nin avukatları sözleşme imzalanırken “Aramızdaki ihtilaflarda CAS’a gidilebilir” hükmünü koymuşlar ve bu hükme dayanarak Del Bosque CAS’a gitti. Beşiktaş FIFA’ya müracaat etti. FIFA dedi ki “Sen benim yetkimi kendi imzanla elimden almışsın. Eğer Del Bosque’nin sözleşmesinde “ihtilafları CAS çözer” hükmü olmasa idi ben bu davaya bakardım ve karar verirdim. Vereceğim karara karşı CAS’a giderdin ya da gitmezdin. Sen attığın imza ile bana gelme hakkını kaybetmişsin.” Mesela Ribery davasında ihtilafları çözmek için hiçbir merci gösterilmemiştir. Galatasaray Kulübü bu yüzden bizim yargı organlarımıza müracaat edebildi ve tahkimden karar çıkartabilirdi. İki durum arasında fark var.


Del Bosque’de Beşiktaş Kulübü TFF Tahkim Kurulu’na ve FIFA’ya gidebilme hakkını yok etmiş. O yüzden TFF Tahkim’den almış olduğu karar bir işe yaramıyor. Ribery de ise Galatasaray TFF Tahkime gidebilecekken, bilmediğinden dolayı FIFA’ya gidiyor ve istediği kararı çıkartamıyor. Gazeteleri takip ettiyseniz oralarda da söyledim. Bu davalara bakan çok iyi hukukçularımız var ama bunlar spor hukukçusu değiller. Dünyanın en iyi kalp cerrahına dişinizi çektiremezsiniz. Kişiler hukukçu olabilirler ama bu spor hukukunu bildikleri anlamına gelmez. İyi hukukçuların spor hukukunu da bileceğini zannederek hataya düşüyoruz.



Del Bosque Davası sürecinde Beşiktaşlı yöneticilerin ihmali olduğunu düşünüyor musunuz?

Zamanında gerekli yerlere yapılacak başvurular olayın seyrini değiştirir miydi?


Bu konularda maalesef güç birliği ve iş birliği yapmıyoruz. Ben Türkiye-İsviçre davası ortaya çıktığında dedim ki, “Bu bir milli davadır, federasyon kendi hukukçuları ile yetinmesin. Kulüplerin yerli ve yabancı iyi hukukçuları var. Bu kişiler bir havuz oluştursun. Herkes fikrini, katkısını söylesin ve ortaya bir şey çıksın.” Bu yapılmadı ve Sayın Levent Bıçakçı’nın iş ortağı olan bir Alman avukata bu iş ihale edildi. Aslında kendisi iyi bir avukattır, CAS hakemidir ve benim arkadaşımdır. Bilgisine yetkisine hiç bir şey demiyorum ama bu kadar hayati bir davayı tek bir kişiye vermek çok sağlıklı değildi. Konsültasyon sağlanabilirdi ama yapılmadı. Aynı şekilde Del Bosque meselesinde de, ismini vermek istemediğim bir kişinin tavsiyesi ile dava bir İtalyan avukata verildi. Bu İtalyan avukat da Beşiktaş tarafının hakemini seçerken gitti bir Norveçli’yi seçti. Ben bunların nedenlerini soruyorum. Beni neden seçmediler? Ben Galatasaraylıymışım. Ne alakası var? Bu kadar küçük ve kısır düşünmek kayıplara neden oluyor. Ben seçilseydim illaki Beşiktaş’ın lehine mi oy kullanırım? Hayır, biz hukukçuluk yapıyoruz. En azından ön yargılı olmazdık ve olayı daha farklı incelerdik. Ortega, Del Bosque ve Ribery davasında kulüpler iyi hukukçularla yola çıktılar ama spor hukukçusu ile yola çıkmadılar. Bu da davaların kaybedilmesini sağladı.



Beşiktaşlı yöneticilerin dava sürecinde size karşı bazı eleştirileri oldu. Daha sonra kendileriyle bir diyalog kurabildiniz mi?


Bazı Beşiktaşlılar daha karar çıkmadan Sayın Demirören ile beni görüştürmek için devreye girip randevu aldılar. Bu randevular bilmediğim nedenlerle iki kere iptal edildi. Ben de “Sadece tenkit ediyorsun, yardım etmiyorsun” diye eleştirilere uğradım. Ben yardım etmeye hazırdım ve içeriği bildiğim için bazı uyarılarım olabilirdi. Dediğim gibi bu görüşme sağlanamadı. Bir toplantıda Beşiktaş’ın genel sekreteri beni bir hasım gibi algıladı. Hâlbuki benim Beşiktaşlı çok yakın dostlarım var. Tekrar söylüyorum, Beşiktaş kendi içine kapanarak ve tribünlere konuşarak bu işi sürdürdü. Öğrencilerim bana, “Hocam Beşiktaş size çok kötü davrandı” dediler. Beşiktaş bana böyle davranmak zorundaydı Başka ne desin? Sayın Demirören televizyondan benim hakkımda eleştirilerde bulundu. Ne diyecekti? “Biz hata ettik” mi diyecekti. Bunu söyleyemezdi. Galatasaray da aynı hatayı yaptı. Kriz zamanlarında başkanlar ve yönetimler içlerine kapanıyorlar. Herkesi kendilerine düşman, herkesi kendilerine hasım görüyorlar. Benim başka bir kulübe mensup olmamın davayı almamla bir alakası olmamalıydı.


Beşiktaş’ın bu tazminatı ne zamana kadar ödemesi gerekiyor. Ödenmez ise yaptırımları neler olacak?


Ben bu paranın kasadan ne zaman çıkacağını bilemem. Sadece işin teorisini size söyleyebilirim. CAS bir karar aldı ve bu kararı kendisi uygulamak durumunda değildir. Hiçbir mahkemede böyle bir yetki yoktur. CAS’ın almış olduğu kararı Del Bosque FIFA’ya götürdü ve dedi ki, “Benim elimde böyle bir karar var ve bu karar İsviçre Federal Mahkemesi tarafından da onandı. Bu kararın gereğini nasıl yaparsınız?” FIFA, futbol federasyonuna bir yazı yazdı ve Beşiktaş’ın 30 gün içerisinde bu parayı ödemesi gerektiğini, aksi takdirde belli yaptırımların uygulanacağını söyledi. Bundan ötesi nasıl sumen altı ediliyor, nasıl zaman kazanılıyor, nereye kadar zaman kazanılacak? Onu bilmiyorum. O benim işim değil. Bugün zamanı kazanıyoruz zannetmek aslında lehte bir olay değil. Çünkü bu işin yüzde 5’lik faizi var. Bu oran döviz bazında ve bu rakamlarda çok ciddi bir oran olarak karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla siz Ocak 2005’ten bu yana faiz ödüyorsunuz. Ben Del Bosque ile uzlaşacaklarını duyuyorum ama ortada bir mahkeme kararı varken uzlaşma saatinin geçtiği kanısındayım. Del Bosque ve yanındakiler bu paranın yüzde 45’ini İspanya hükümetine vergi olarak verecekler. İspanya hükümeti bu işin peşini bırakmaz.


Kleberson davasını Beşiktaş’ın kazandığı söyleniyor. Beşiktaş Kleberson’dan bahsedilen tazminatı alabilecek mi?


Kleberson davası çok farklı ve aradaki fark çok enteresan. Biliyorsunuz CAS Del Bosque davasına bakmadan önce bir ara kararı verdi. Hiçbir şekilde ödeme yapılmaması ve İsviçre Federal Mahkemesi’nin kararının beklenmesi söylendi. Bu durum bizim basınımıza zafer çığlıkları gibi intikal ettirildi. Hiç öyle bir şey yok. Bu durum otomatiktir. Çünkü siz bu parayı ödettirirseniz, sonradan tersine bir karar çıkarsa telafisi mümkün olmayan zararlar doğabilir. Dolayısıyla nihai karar verilinceye kadar yürütme durduruldu. Aynı şekilde Kleberson davasında da CAS’ın vermiş olduğu ara karar hiçbir şey ifade etmiyor. Bu bir tedbirdir. CAS bizim lehimize düşünüyor açıklamaları çok yanlıştır. İnşallah Beşiktaş bu tazminatı alır da diğer ödemenin bir kısmını buradan telafi eder.


Bu konular sürekli milli davaymış gibi lanse ediliyor. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?


Sizin hakkınızın gasp edilmesi, hakkınızın verilmemesi, size karşı ırkçı bir davranış milli bir dava olur ve en önde de ben yürürüm. Benim size bir borcum var. Ben bu borcu size ödememek için her türlü yola başvuruyorum. Ondan sonra siz beni bir köşeye sıkıştırdığınız zaman, ben dönüyorum, “Ey mahalleli, benim bu adama paramı ödemem için gelin bana yardım edin” diyorum. Bunun nesi milli dava. Belki Türkiye’nin kasasından bu döviz çıkmasın diye milli dava olarak düşünülebilir ama sen bu anlaşmayı yaparken bana sordun mu? Bir sürü adama bir sürü paralar ödeniyor. Onlar neden milli dava değil? Bu memleketin gıdım gıdım bir araya getirdiği paralar 2 tane ne olduğu belli olmayan kişinin bacaklarına neden veriliyor? Böyle bir vecibeyi milli dava haline getirmek, Türkiye’yi ve Türkleri karalıyor.


Del Bosque davasında hukuki süreç tamamen bitmiş midir?


CAS kararını aldırmışsın, arkasından İsviçre Federal Mahkemesi’ne gitmişsin, bu karar onanmış. Hala bana kalkıp da “Bu işin hukuki süreci bitmedi” diyorsan ben bu işi bilmiyorum. Bunu İsviçre Federal Mahkemesi’ne giderken de söyledim. Hukuki süreci bitmedi derken, Anayasa Mahkemesi’ne mi gideceksin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne mi gideceksin? Nereye gideceksin? “Siz İsviçre Federal Mahkemesi’ne hangi gerekçeyle gittiniz?” diye sordum. Bunu benden gizlediler. Ben mahkemenin bir üyesiyim ve içeriden öğrendim. Beşiktaş, kararın bir cümlesinin duruşmada görüşülmediğini iddia etmiş. Bütün duruşma banda alınıyor. CAS, İsviçre Federal Mahkemesi’nin önüne bantları koydu. Görüldü ki görüşülmedi denilen kısım görüşülmüş. Daha sonra Beşiktaş, “Kararı nasıl yayınlarsınız?” diye bağırdı. CAS duruşmanın sonunda soruyor, “Size bu mahkemede adil, eşit davranıldı mı? Sizin bütün savlarınız dinlendi mi? Evet diyorsanız imza atıyorsunuz. İkinci olarak soruluyor, “Bu dava isterseniz gizli kalır, isterseniz yayınlanır. Yayınlansın mı? Evet diyorsanız imza atıyorsunuz. Sen bu imzaları atıyorsun sonra dönüp diyorsun ki Kısmet Erkiner neden açıkladın? Ben açıklamadım bu karar sitede yayınlandı, İngilizcesini birçok kişi okudu, ben soranlara Türkçesini söyledim. Sen bu imzayı atmasaydın, ben de bu davayı açıklasaydım o zaman haklı olurdun. Bu karar baro dergisinde dahi yayınlandı. Tribünlere oynama huyundan vazgeçelim. Bu durum günü kurtarmaktır. “Yarına Allah kerim” derseniz olmuyor, size misliyle geri dönüyor.

12 Kasım 2007 Pazartesi

Tam Zamanıdır Artık...

Bugün beklenen oldu ve dağ fare doğurdu.Yönetim kurulu toplantısı sonrasında ki açıklamanızı okudum,hiç detaya girmiyorum her satıra kırk tane doğru dürüst kulpum var.

İyi bir Beşiktaş’lısın,hatta belki de benden de daha iyi bir Beşiktaş’lısın .
Ama ben nasıl 22 senelik toprak saha-halı saha maceram süresince o kadar çabama rağmen rövaşata ile gol atmayı beceremediysem sen de bu yöneticilik,başkanlık işini beceremiyorsun.

Artık gün gibi aşikar,yıllardır sesimizi çıkartmamamız bir iyiniyet göstergesi, bir senin Beşiktaş sevgine karşı suskunluğumuzdu.Ama artık en son eleştrildiğin yerden bile gür sesler çıkmaya başladı.

Aklın yolu birdir,iş daha da çirkinleşmeden bırakman tüm camianın yararına.

Bırakmak demişken,hemen bırak demek de çok büyük zarar verir kulübümüze.

a-) Yarın İstifanı açıklarsın,Devre arasına kadar olağanüstü kongre yapılır yeni başkana koltuğu devredersin.

b-) Ama Sinan’a hemen yarın el çektirirsin..

c.) Kulüp başkanlığını aldığın anda bu kulübün ne kadar borcu varsa o şekilde kulübü devredersin,aradaki fark kulübün sana olan cari hesap borcundan düşülür.


8 Kasım 2007 Perşembe

ARKADAŞIM HENRY


ARKADAŞIM HENRY


ŞİRİN GÜVEN

Cumhuriyet Spor


Thierry Henry... Modern futbolun ilahlarından yalnızca bir tanesi... Ancak Fransız futbolcuyu diğerlerinden farklı kılan birçok özellik var. Arsene Wenger'le bir araya gelene kadar ortalama üstü bir kanat oyuncusuydu. Ancak altyapıdaki eksikliklerini büyük bir çalışma azmiyle giderdi ve genelde bitirici oyuncularda görülmeyen estetik bir oyun stili geliştirdi. Şu anda dünyanın sayılı golcüleri arasında gösterilen Thierry Henry'yi Barcelona'daki bir organizasyonda yakaladık. O da bizi kırmadı ve sorularımıza samimi yanıtlar verdi.


- Thierry Henry artık rekortmen bir futbolcu. Rekor sahibi olmak nasıl bir duygu?
T.H.: Çok özel bir duygu. Ergenlik çağlarımdayken, Michael Platini bir yıldızdı. Gençlik yıllarımızın, hayallerimizin futbolcusuydu. O yaşlardayken, günün birinde Michael Platini'yi alt edebileceğimi ve milli takımda ondan daha fazla gol atabileceğimi asla hayal edemezdim. Hatta milli takım futbolcusu olacağımı dahi hayal edemezdim. Ancak bundan bir hafta önce İngiltere'ye karşı oynadığımız milli maçta Platini'nin rekorunu kırmayı başardım. Muazzam bir histi. Günün birinde futbol kariyerime son verdiğimde, arkama bakıp kırdığım rekorların keyfini çıkaracağım.


- Artık Barcelona'da oynuyorsunuz. Siz de Ronaldinho, Messi ve Eto'o gibi yıldız oyuncularla birlikte top koşturuyorsunuz. Ne hissediyorsunuz?
T.H.: Bence Barcelona gibi bir takımda oynamak büyük bir ayrıcalık. Hatta yıldız oyuncular olmasa bile, Barcelona başlı başına çok büyük bir deneyim. Takıma katıldığınız andan itibaren, insanlar size herhangi bir futbol takımının oyuncusu olmadığınızı, bir şehir için, hatta bir ülke için oynadığınızı hissettiriyor. Kulübün sloganında dendiği gibi, Barcelona bir futbol kulübünden çok daha fazlasıdır. Ve bu gerçekten de doğru. Sizin de belirttiğiniz gibi, Ronaldinho, Messi, Eto'o gibi yıldız oyuncular var. Ancak Barcelona'yı özel kılan takımın kendisi. Barcelona formasını sırtınıza geçirdiğiniz andan itibaren sorumluluklarınız artıyor.


- İnsanları futbol konusunda eğitebilmek için spordan arta kalan zamanınızda neler yapıyorsunuz?
T.H.: Günün birinde futbolu bırakınca, sahaya çıkıp gençlerle konuşabilirim. Ancak dürüst olmam gerekirse en az üç günde bir maç var ve şu anda futbolla ilgili, eğitim verebilecek zamanım ne yazık ki yok. Umut ediyorum ki kariyerime son verdiğimde, futbolla ilgili bildiklerimi, öğrendiklerimi insanlara öğretebilecek ve çocukların benim anlattıklarımdan faydalanmalarını sağlayacak zamanım olacak.


- Futbolcu olarak kimden esinlendiniz? Ve şimdi sizi en çok kim etkiliyor?
T.H.: Babam benim için çok büyük bir ilham kaynağıydı. Evet, futbolcu değildi ancak bütün bu hikaye onun sayesinde başladı. O olmasaydı ben şu anda sizlerin huzurunda olmayacaktım. Benim sınırlarımı sonuna kadar zorladı ve zorlamaya da devam ediyor. Evet, babam büyük bir ilham kaynağıydı, benim idolümdü. Çocukluk yıllarımda ise Marco Van Basten'i severdim. Onun oyun tarzı beni etkilemişti. Onun dışında, kimsenin bu söyleyeceklerimi saygısızlık olarak algılamasını istemiyorum ama ben de bu oyunun bir parçasıyım artık. Oyunun içinde olduğunuzda, size ilham kaynağı olan birinden söz edebilmeniz zorlaşıyor. Küçük yaşlarda, birilerine özendiğiniz çağlarda ilham aldığınız kişiler olabilir. Ancak kendiniz olmaya çalıştığınız ve nihayet kendinizi bulduğunuz zaman artık bir idol aramaktan vazgeçersiniz. O aşamadan sonra sadece olduğunuz gibi davranmaya çalışırsınız.


- Basketbolla ilgilendiğinizi biliyoruz. En sevdiğiniz oyuncular, takım...
T.H.: Tuttuğum takım San Antonio Spurs, en sevdiğim basketbol oyuncusu ise Tony Parker. Tabii Tony'nin benim dostum olmasının da payı var. Tony, San Antonio Spurs gibi bir takımın oyuncusu ve beş yıl içinde üç tane ödül kazandı. Basketboldan anlayan herhangi biri, bu kadar genç yaşta NBA'de oynamanın ne kadar ayrıcalıklı bir durum olduğunu bilir. Benim ona hayranlık duymamın sebepleri arasında da bu var. Tony'e gerçekten hayranım çünkü benim içten içe hep yapmak istediğim şeyi yapıyor.


- İngiltere'deki futbolla İspanya'daki futbol arasında ne gibi farklar var?
T.H.: Tabii uyum sağlamak biraz zaman alıyor çünkü İngiltere'de futbol daha hızlı bir tempoda oynanır. Çok hızlı kontra-atağa çıkılır. Burada ise oyunun temposu daha yavaş. Top önce sağ kanada geçiyor, oradan sol kanada atılıyor, yine sağa geçiyor... Sizin de bu hıza ayak uydurmanız gerekiyor. İngiltere'de bir futbol maçı seyredin, maçın ilk beş dakikası ile son dakikaları arasında fark göremezsiniz.


- Size 'Elektrik Henry' diyorlar. Bu konuda neler düşünüyorsunuz?
T.H.: İnsanlar bu tür yakıştırmalar kullanıyorlar ama bazen ifadelerin dozu kaçabiliyor. İyi bir futbol çıkarıyorsunuz, abartıyorlar; kötü bir futbol çıkarıyorsunuz, yine abartıyorlar. İnsanların sizin hakkınızda söyleyediği şeylere engel olmanız mümkün değil. Dolayısıyla ben bu tür ifadeleri mümkün olduğunca kafama takmamaya çalışıyorum.


- Türk futbol takımları hakkında ne düşünüyorsunuz?
T.H.: Roberto Carlos Fenerbahçe'de çok güzel günler geçirdiğini söyledi. Ne yazık ki Fransa'da, İspanya'da, İngiltere'de Türk futbolunu yakından takip edemiyoruz. Ancak Galasaray'da oynayan Ribery ile de görüştüm. Takımda atmosferin harika olduğunu, özellikle taraftarın muhteşem olduğunu söyledi.

6 Kasım 2007 Salı

Yorumsuz.

http://www.youtube.com/watch?v=UBvoN7AfftU

Breh breh...


Yılmaz Özdil,


Breh breh...

Şırnak’ta 12 sivil katledildi...
"Kimseye pabuç bırakmayız!"

Şırnak’ta 13 asker şehit...
"Rüzgár eken fırtına biçer!"

Hakkári’de 12 asker şehit...
"Bedeli neyse öderiz, ödetiriz!"
"Hevesleri kursaklarında kalacak!"

Tezkere...
"İnce eleyip sık dokuyoruz!"

Barzani’ye...
"Boş laflara karnımız tok!"

Talabani’ye...
"Herkes ayağını denk alsın!"
"Sözün bittiği yerdeyiz!"

DTP’ye...
"Bindiğin dalı kesme!"

CHP’ye...
"Elini taşın altına koy!"

MHP’ye...
"Bin düşünür, pir adım atarız!"

İngiltere’ye giderken...
"İnceldiği yerden kopsun!"

Oxford’da...
"Sabır taşımız çatlamıştır!"

Romanya’dan dönerken...
"Günah bizden gitti!"

AKP toplantısında...
"Bıçak kemiğe dayandı!"

Rice gelmeden önce...
"Kendi göbeğimizi kendimiz keseriz!"

*ABD’ye bi indi...

"Pozitif duygular içindeyim."

(MHK)Fenerbahçe - Beşiktaş maçından videolar.

Fener taraftarı zekası seviyesince maç boyu Bursaspor ve Ankaragücü atkıları sallayıp durdular bize,Allah bu tipleri bizim tribünden uzak tutsun.

4 Kasım 2007 Pazar

Gaziantep 1 - Galatasaray Yunus Yıldırım 1

Rezalet aynen devam ediyor,Beşiktaş bu ligde istenmiyor,Orası kesin..
Hakem camiası Fenerbahçe ile Galatasaray'ın finoları olmuş,bu sene her senenin aksine yarış halindeler.

Fenerbahçe+İsmet Arzuman+Haluk Ulusoy 2 - Beşiktaş 1



Maçtaydım,

-Fenerbahçe+İsmet Arzuman+Haluk Ulusoy 2 - Beşiktaş 1 şeklinde bitti maç

-Beşiktaş sahada kazandı , saha dışında klasik Fenerbahçe ayak oyunlarıyla kaybetti.-Beşiktaş düşmanı Erman bile dünkü maçın hakeminin Beşiktaş aleyhine komdei kararları için isyan ediyorsa fazlasına girmemek lazım.

-Dün Fenerbaheçli'lerin genel olarak alakalı alakasız her pozisyonda refleks haline getirdikleri -Ulusoy İstifa tezahüratlarını nedense duyamadık,

-Maç sonrası kamera kamera dolaşıp hakeme sallayan,Şerefsizler diyen Fenerbahçelilerde görmedik.

-Maç sonu galibiyetten dolayı galiba Otopark civarında futbolcularımıza ,Fenerbahçeli taraftar ve Fenerbahçeli futbolcular tarafından saldırılmamış,gerçi saldırıldı da ne oldu Fener korkularından futbolcuya komedi 2 maç ceza sivil kalleş ise hala sefa sürüyor.

-Kanunla devamlı başı belada müteahhit Özdemir ve Uslu'nun maç sonu açıklamaları futboldan biraz anlayan herkesi güldürdü.Evde tekrar seyredince kendileri de gülmüştür.

-İptal edilen golümüzün özeti.İsmet denen gurubet 95. dakikada Beşiktaş'ın golünü vermeye hadi kibarca söyleyelim paçası yemedi.Aziz Yıldırım ve Tayfasından korktu.Korkmak da da haklı adamın ne yapacağı belli değil.

-Faul dediği pozisyonu izledim,maçta olduğumdan emin değildim TV'den tekrar izlemeden yazmak istemedim,o pozisyon faulse kimse hava topuna çıkmasın artık.Ve maçın genelinde Beşiktaş'ı katleden İsmet o skoru korumak için uydurduğu faul ile görevini yerine getirmiştir.

-Daha komiği çaldım dediği düdüğü,iki metre yanındaki faul pozisyonundaki bir Fenerli bir Beşiktaşlı duymuyor,devamında yer alan 3 Fenerli 3 Beşiktaşlı ve Volkan da duymuyor,yan hakemi duymuyor ama gol oluyor aman diyen İsmet başlıyor yırtınmaya.Sen hakemsen ben de beyin cerrahıyım.Korkaklar her gün ölür diye bir laf var,tam İsmet için söylenmiş bu laf,Maç içindeki saçmalıklarının tek nedeni Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe camiasından ne kadar tırstığının göstergesi idi.

-Ahlak timsali Fener camiasından hakemler hakkında her hafta maç öncesi ağlak bir bildiri bekliyoruz.Nasıl olsa galibiyet için her yol mübahtır,5 sene sonra kim hatırlayacak bunları tarih maç sonucunu anca hatırlıyor.

-Ali Koç'u da beklerdik TV lere hakemin adaletsiz yönetimi hakkında bir kaç kelam etmesi için ama o görevini Şerefsizler diyerek tamamladığı için ve cezası var galiba pek bu aralar ortalarda dolaşmıyor.

-Neyse maç hakkında son söyleyebileceğim ağlaya ağlaya,hakemler yardımıyla haksız bir galibiyet alacağımıza mertçe yenilmeyi tercih ederim.

-Maç sonu Kanal 1 'de bir görüntü vardı dışarda bekleyen Beşiktaş taraftarı bir apartmandaki dairenin camına pet şişeler atıyorken çekmişler.ama öncesini vermediler veya çekemediler.O camdan daha önce salak bir kardeşimiz 10-15 saniye Fenerbahçe bayrağı sallama gafletine düşmüştü.

-Ayrıca maç sonu Haydarpaşa iskelesine gidene kadarki yolda camlara çıkıp bizi atkılarıyla,bayraklarıyla destekleyen karşılıklı siyah-beyaz çektiğimiz tüm renkdaşlarımıza teşekkür ederim.

-Maç içi tribünlere gelirsek.Maraton üstteki sakalı amca her halde sinirden hastaneye yatmıştır.Fenerlilerin Alen'e yaptıkları tezahürata gelen kontra beni bile güldürdü zaten bir daha da Fenerliler o tezahüratı yapamadılar.

-İki üç kere kontra yapınca zaten bizim bestelerimizi çevirip söylemeyi bıraktılar.Akıllıca yoksa iş iyice komediye dönmeye başlayacaktı.

-Dale Cavese'yi kadıköyde de çok güzel söyledik,GFB de bir ara söylemeye çalıştı canlı dinledim ,kendilerine biraz saygıları varsa yine sadece sarı-lacivet-şampiyon-Fener'i söylemeye devam etsinler.Bu arada milyonlarcanın bile sonun getiremeyen bir tribün gördüm ya artık Fenerbahçe'nin tezahüratları hakkında pek konuşmak istemiyorum.

-Bizim kapalı tribünün akustiğinden bahsedilirya hep,GFB'nin durduğu yerin akustiği de gayet güzel sayıca dahada kalabalıklar,dün maçın tamamını evden seyredince yine devamlı bizim besteler duyuldu tv'den bu konuda artık kimse mızmızlanmasın,akustik makustik hikaye ,en azından ben yemem artık..

Futbolun adaleti yok,dün gece maçı bağlayan Fenerbahçe'ye bundan sonraki bağlamalarını daha özenli,dikkatli göze batmayacak şekilde yapmasını tavsiye ederim.

Bizim miletin arasında, yıllardır söylediğimiz ŞaibeSaray hızla ŞaibeBahçe halini almaya başladı.

Unutmadan Fener Tribünlerinden geliyor;

-Ulusoy İstifa,Ulusoy İstifa....Bundan sonra daha çok duyacağız bu tezahüratı emin olun ,çünkü bu tezahürata ihtiyaçları var.

****

ALAATTİN METİN : 4 PERDELİK 90 DAKİKA (AKŞAM) İsmet Arzuman, maça damgasını vurdu. Beşiktaş’ın son saniye golünden önce Bobo’nun faul yaptığını söyleyerek golü iptal etti. Oysa Gökhan ile Bobo’nun topa çıktıkları hareket hiç de faul değildi. Buz gibi goldü. O golü saymayan İsmet Arzuman kadar onu bu maça atayan, ortamı geren MHK sorgulanmalı.


AHMET ÇAKAR: SUÇLU ARZUMAN DEĞİL, MHK'DİR! (SABAH) 49 gün Süper Lig'de maç verilmeyen Arzuman derbiye atandı. Deivid'e ikinci sarı kartı göstermesi gereken Arzuman, uydurma bir faulle Beşiktaş'ın golünü de yedi. Merkez Hakem Komitesi derbiye İsmet Arzuman'ı atadı, ortalık ayağa kalktı. Çünkü İsmet Arzuman ligin beşinci haftasından bu yana Süper Lig'de maç yönetmemişti. En son 15 Eylül'de düdük çalmış ve dün geceye kadar, yani 49 gündür MHK onu Süper Lig'den mahrum etmişti. Ama ne hikmetse sonbahar geçti, kışa girdik ve nihayet Arzuman derbiye atandı. İddia ediyorum dünyanın hiçbir ülkesinde böylesine kritik bir derbiyi yönetecek bir hakem 49 gün bekletilmez. "Ne olacak canım!" derseniz dün geceki olaylar olur. Maçta hakemlik yönünden iki kırılma noktası var. İlki maçın bitmesine yaklaşık 20 dakika kala Deivid'in yaptığı bir faul. Karar çok net bir sarı kart olması gerekirken Arzuman'ın bilinç altı ona bunu sarı kart olarak göstertmedi. Oysa ki, bu kart Deivid'in ikinci sarı kartı olacaktı ve oyundan atılacaktı. İkincisi ise son dakikadaki o talihsiz pozisyon. Bobo ile Gökhan Gönül topa yükseliyorlar, Bobo'nun sol kolu yükselmek açısından yukarı doğru kalkıyor. Dirsekle itme ya da çekme yok. Ama Arzuman, maalesef bir faul yaratıyor. Pozisyonun devamında da Beşiktaş'ın beraberlik golü geliyor.



ZEKİ ÇOL : GALİBİYET HASRETİ TARTIŞMALARLA SONA ERDİ (ZAMAN)

Higuain, ikinci direkte kafayı vuruyor ve gol. Kime göre, bana, sana, ona göre gol. Ama hakeme göre değil. Çünkü İsmet Arzuman, önceden bir faul düdüğü çalmış. Faul var mı?Bana göre faul de yok. İşte, derbiye damgasını vuran pozisyonun kısa özeti bu.


ÖMER GÜVENÇ : YAPMA BE ARZUMAN (AKŞAM)
Maçın hakemi İsmet Arzuman hafta arası Fenerbahçe deklarasyonunun etkisinde oldukça kalmış. Bütün düdüklerini eyyam olarak çaldı. Hele hele Beşiktaş’ın ikinci golünde Arzuman’ın faul düdüğü eyyamın babasıydı. Çünkü pozisyonun faulle uzaktan yakından alakası yoktu. Eyyam düdükleri var mıydı? Vardı. Kimin lehineydi? Fenerbahçe’nin. Ve yıllar sonra Fenerbahçe Saracoğlu’nda Beşiktaş’ı mağlup ederek hem üç puanı, hem de

****************

Bunlarda ekranların sevilen ikilisinden geliyor.
Fenerbahçe maçı neden 9 kişi tamamlamıyor, çünkü Aziz Yıldırım çok kızar..

“LUGANO HAKEME İKİ TEKERLEK YAPIYOR!.. BU POZİSYONU UNUTMAYIN!!!”

ŞANSAL BÜYÜKA : O pozisyondan bir dakika sonra Beşiktaş korneri ve Carlos çizgiden topu çıkartıyor hocam..
ERMAN TOROĞLU : Öyle ters toptur ki bu hocam, kaleci bu topu çıkaracağım dese içeri düşer topla beraber.. Hocam bak bu pozisyonda iki futbolcu hava topuna çıkıyor ve mücadele ediyor.. Bunu aklınızın bir köşesine yazın.. Bu pozisyon devam etti ve bu çok doğruydu.. İkili bir mücadele, Roberto Carlos topu çıkarttı.. Devam etti.. Lugano hakeme iki tane tekerlek yaptı.. Dedi “Senin gözün kör.. Sen gözlük tak.. Hakemin gözüne gözlük…” dedi.. Hakem “lan ben kör müyüm?” deyip sarıyı gösteremiyor.. Futbolcular sana yoklama macununu atarlar atarlar, sonra gelirsin 89’a, orada duman olursun.. Sen bunu yersen Lugano’dan, devamı gelir..E

RMAN HOCA İPTAL EDİLEN GOL İÇİN NELER SÖYLEDİ NELER!...

“HAKEM AYDIN HAVASI ÇALIYOR!..”

ŞANSAL BÜYÜKA : Ve.. Hocam 90+5.. Final.. İptal edilen gol pozisyonu..

ERMAN TOROĞLU : Hakem aydın havası çalıyor hocam.. Kafasında 1000 tane şey var.. Ben biliyorum onun ne düşündüğünü.. Gelirsin gelirsin, kamyonu vurursun duvara.. Top atılıyor dikkatle bakalım.. Top atıldığında Batuhan ofsayt.. Top ona gelmiyor, Bobo’ya geliyor.. Devam ediyor pozisyon.. İki oyuncu kafaya çıkıyor.. Hakeme bakıyorsun yavaş yavaş duruyor.. Yardımcı devam ediyor, futbolcular devam ediyor.. Bütün futbolcular koşuyorlar.. Oyunun normal oynandığına karar vermişler..

“HERKES OYUNU NORMAL OYNUYOR, BİR TEK HAKEM NORMAL GÖRMÜYOR!..”

Oyunun normal oynanmadığına karar veren tek kişi hakem!.. Herkes oyunun normal oynandığını görüyor.. Maç devam ediyor, Serdar Özkan ortasını yapıyor, yardımcı tam köşeye gelmiş ve olması gereken yerde.. Gelelim sadete.. Bazı şeyleri yaparken ufak bakıyoruz.. Hakeme geliyor iş ve düğümleniyor.. Pozisyonun uzaktan yakından faulle ilgisi yok.. Hani dedik ya maçın başında Lugano’nun pozisyonu, aynı..

“MAÇ BİTSİN DE GİDEYİM DİYOR!..” Hakem maç bitsin de gideyim diyor.. Hakem maçın içinde en az 20 tane pozisyonda çok alakasız yerlerde size göre ama bana hakem olarak baktığımda öyle güzel üflüyor ki, o üflemeyi kimse anlayamaz, ben anlarım hocam.. Sana göre orta sahada oluyor ama büyür kartopu gibi gol pozisyonu olur.. Bunu iki taraflı yapıyor.. Kimin seyircisi fazlaysa tereyağı ona gider hocam.. Avrupa’da hakemler kulaklık falan takıyorlar değil mi?.. Konuşuyorlar falan.. Hakemin şu pozisyonuna hakem düdük çaldı ya, hakem yardımcı koşuyor ya, der ki, “dur kardeşim.. Ben düdük çaldım..” Elle hareketler yapıyor hakem.. Bunlar 19 Mayıs’ta yapıyorduk hocam.. Yardımcı başını almış gidiyor.. Pozisyon güzel.. Ne seyirciye, ne futbolcuya göre ne de yardımcıya göre faul yok..

“KURT İÇİNİ KEMİRİYOR!..”

Hakem artık rahat değil.. Yıllarca kurt olmuş ve o kurt kemiriyor içini.. Bu kulaklıklar nerede hocam?.. Mustafa Çulcu komitesi alalım dedi onlardan, şimdi gümrüğe gelmiş o kulaklıklar.. 5000 euro, hakem malzemesi satılan her yerde var hocam.. Bir maçın maliyeti ne kadar?.. Bir puan kaybının maliyeti ölçülür mü?.. Hakem almış düdüğü eline, düdüğü yutacak.. İki futbolcu da çıkıyor ve topa bakıyor pozisyonda hocam.. Faul verir misin?..

ŞANSAL BÜYÜKA: Semih ile A. Tandoğan’ın pozisyonu var…

ERMAN TOROĞLU: Ali topla gidiyor. Burada Semih, Ali’nin formasına asılınca, Ali, hakeme dönüyor. Verdiği karar doğruysa ve kendine inanıyorsan neden Ali’ye sarı kart vermiyorsun. Burada Semih’e sarı kart gerekli.

ŞANSAL BÜYÜKA: İ . Üzülmez ile Deivid’in tartışmaları sonucu gördükleri sarı kartlar var.

ERMAN TOROĞLU: Uzatıyorlar işi. İki kart da doğru.

ŞANSAL BÜYÜKA: Deivid’in Serdar Özkan’a faulu var. Deivid’in sarısı da vardı.

ERMAN TOROĞLU: Deivid, sağ ayağıyla Serdar’ın sol ayağına vuruyor. Çok net bir sarı kart. Hakem pozisyonu net görüyor. İkinci sarıdan kırmızı göstermesi lazım.

ŞANSAL BÜYÜKA: Dakika 77 hocam… Uzatmalarla birlikte 17 dakika 10 kişi oynayacak
F.Bahçe…

ERMAN TOROĞLU: Semih’in de pozisyonu var. Ali Tandoğan delirdi yaa. Atsana. Kurt var hocam kurt. Ölene kadar, son güne kadar hakemlik yapacağım düşüncesi var. Başka var mı pozisyon?

http://bjktaraftarproje.com/