8 Kasım 2007 Perşembe

ARKADAŞIM HENRY


ARKADAŞIM HENRY


ŞİRİN GÜVEN

Cumhuriyet Spor


Thierry Henry... Modern futbolun ilahlarından yalnızca bir tanesi... Ancak Fransız futbolcuyu diğerlerinden farklı kılan birçok özellik var. Arsene Wenger'le bir araya gelene kadar ortalama üstü bir kanat oyuncusuydu. Ancak altyapıdaki eksikliklerini büyük bir çalışma azmiyle giderdi ve genelde bitirici oyuncularda görülmeyen estetik bir oyun stili geliştirdi. Şu anda dünyanın sayılı golcüleri arasında gösterilen Thierry Henry'yi Barcelona'daki bir organizasyonda yakaladık. O da bizi kırmadı ve sorularımıza samimi yanıtlar verdi.


- Thierry Henry artık rekortmen bir futbolcu. Rekor sahibi olmak nasıl bir duygu?
T.H.: Çok özel bir duygu. Ergenlik çağlarımdayken, Michael Platini bir yıldızdı. Gençlik yıllarımızın, hayallerimizin futbolcusuydu. O yaşlardayken, günün birinde Michael Platini'yi alt edebileceğimi ve milli takımda ondan daha fazla gol atabileceğimi asla hayal edemezdim. Hatta milli takım futbolcusu olacağımı dahi hayal edemezdim. Ancak bundan bir hafta önce İngiltere'ye karşı oynadığımız milli maçta Platini'nin rekorunu kırmayı başardım. Muazzam bir histi. Günün birinde futbol kariyerime son verdiğimde, arkama bakıp kırdığım rekorların keyfini çıkaracağım.


- Artık Barcelona'da oynuyorsunuz. Siz de Ronaldinho, Messi ve Eto'o gibi yıldız oyuncularla birlikte top koşturuyorsunuz. Ne hissediyorsunuz?
T.H.: Bence Barcelona gibi bir takımda oynamak büyük bir ayrıcalık. Hatta yıldız oyuncular olmasa bile, Barcelona başlı başına çok büyük bir deneyim. Takıma katıldığınız andan itibaren, insanlar size herhangi bir futbol takımının oyuncusu olmadığınızı, bir şehir için, hatta bir ülke için oynadığınızı hissettiriyor. Kulübün sloganında dendiği gibi, Barcelona bir futbol kulübünden çok daha fazlasıdır. Ve bu gerçekten de doğru. Sizin de belirttiğiniz gibi, Ronaldinho, Messi, Eto'o gibi yıldız oyuncular var. Ancak Barcelona'yı özel kılan takımın kendisi. Barcelona formasını sırtınıza geçirdiğiniz andan itibaren sorumluluklarınız artıyor.


- İnsanları futbol konusunda eğitebilmek için spordan arta kalan zamanınızda neler yapıyorsunuz?
T.H.: Günün birinde futbolu bırakınca, sahaya çıkıp gençlerle konuşabilirim. Ancak dürüst olmam gerekirse en az üç günde bir maç var ve şu anda futbolla ilgili, eğitim verebilecek zamanım ne yazık ki yok. Umut ediyorum ki kariyerime son verdiğimde, futbolla ilgili bildiklerimi, öğrendiklerimi insanlara öğretebilecek ve çocukların benim anlattıklarımdan faydalanmalarını sağlayacak zamanım olacak.


- Futbolcu olarak kimden esinlendiniz? Ve şimdi sizi en çok kim etkiliyor?
T.H.: Babam benim için çok büyük bir ilham kaynağıydı. Evet, futbolcu değildi ancak bütün bu hikaye onun sayesinde başladı. O olmasaydı ben şu anda sizlerin huzurunda olmayacaktım. Benim sınırlarımı sonuna kadar zorladı ve zorlamaya da devam ediyor. Evet, babam büyük bir ilham kaynağıydı, benim idolümdü. Çocukluk yıllarımda ise Marco Van Basten'i severdim. Onun oyun tarzı beni etkilemişti. Onun dışında, kimsenin bu söyleyeceklerimi saygısızlık olarak algılamasını istemiyorum ama ben de bu oyunun bir parçasıyım artık. Oyunun içinde olduğunuzda, size ilham kaynağı olan birinden söz edebilmeniz zorlaşıyor. Küçük yaşlarda, birilerine özendiğiniz çağlarda ilham aldığınız kişiler olabilir. Ancak kendiniz olmaya çalıştığınız ve nihayet kendinizi bulduğunuz zaman artık bir idol aramaktan vazgeçersiniz. O aşamadan sonra sadece olduğunuz gibi davranmaya çalışırsınız.


- Basketbolla ilgilendiğinizi biliyoruz. En sevdiğiniz oyuncular, takım...
T.H.: Tuttuğum takım San Antonio Spurs, en sevdiğim basketbol oyuncusu ise Tony Parker. Tabii Tony'nin benim dostum olmasının da payı var. Tony, San Antonio Spurs gibi bir takımın oyuncusu ve beş yıl içinde üç tane ödül kazandı. Basketboldan anlayan herhangi biri, bu kadar genç yaşta NBA'de oynamanın ne kadar ayrıcalıklı bir durum olduğunu bilir. Benim ona hayranlık duymamın sebepleri arasında da bu var. Tony'e gerçekten hayranım çünkü benim içten içe hep yapmak istediğim şeyi yapıyor.


- İngiltere'deki futbolla İspanya'daki futbol arasında ne gibi farklar var?
T.H.: Tabii uyum sağlamak biraz zaman alıyor çünkü İngiltere'de futbol daha hızlı bir tempoda oynanır. Çok hızlı kontra-atağa çıkılır. Burada ise oyunun temposu daha yavaş. Top önce sağ kanada geçiyor, oradan sol kanada atılıyor, yine sağa geçiyor... Sizin de bu hıza ayak uydurmanız gerekiyor. İngiltere'de bir futbol maçı seyredin, maçın ilk beş dakikası ile son dakikaları arasında fark göremezsiniz.


- Size 'Elektrik Henry' diyorlar. Bu konuda neler düşünüyorsunuz?
T.H.: İnsanlar bu tür yakıştırmalar kullanıyorlar ama bazen ifadelerin dozu kaçabiliyor. İyi bir futbol çıkarıyorsunuz, abartıyorlar; kötü bir futbol çıkarıyorsunuz, yine abartıyorlar. İnsanların sizin hakkınızda söyleyediği şeylere engel olmanız mümkün değil. Dolayısıyla ben bu tür ifadeleri mümkün olduğunca kafama takmamaya çalışıyorum.


- Türk futbol takımları hakkında ne düşünüyorsunuz?
T.H.: Roberto Carlos Fenerbahçe'de çok güzel günler geçirdiğini söyledi. Ne yazık ki Fransa'da, İspanya'da, İngiltere'de Türk futbolunu yakından takip edemiyoruz. Ancak Galasaray'da oynayan Ribery ile de görüştüm. Takımda atmosferin harika olduğunu, özellikle taraftarın muhteşem olduğunu söyledi.

Hiç yorum yok:


http://bjktaraftarproje.com/