Sinan Engin ve Sergen geliyor!
Güven TANER - Star 27.06.2007
DURUP dururken ‘Sergen Yalçın Beşiktaş’a isteniyor’ haberi gündeme kondu! Neden Beşiktaş’a gideceği haber yapıldı da söz gelimi Fenerbahçe’ye gideceği yolunda haber yapılmadı? Üstelik Sergen biliyorsunuz Beşiktaşlı değil, Fenerbahçeli! Bunu Sarı-Lacivertli formayı giydiğinde, ‘Çocukluğumdan beri Fenerliyim’ diyerek kendisi açıklamıştı.
Sergen Beşiktaş’tan, bir maçı oynarken ve lig boyunca ‘başarılı hizmette devamlılık gösteremediği için’, şu anda görevde bulunan Başkan tarafından gönderildi. Sergen’de ne değişti ki geri getirsin? Şimdi transfer zamanı. Futbolcu iyi para ediyor. Hele adı önemli bir kulüp ile anılırsa... Birileri Beşiktaş’ı kullanıyorlar.
Kimi çaylak Beşiktaş yöneticisi de buna alet olmakta! Sergen idmanlara tümüyle katılsa, azıcık koşabilse, devamlılık gösterse, Beşiktaş Rico’yu getirmezdi. Rico’yu Sergen’in verimsizliği getirdi. Sergen hálá üretken futbolcu havasını vermek için adını Beşiktaş ile geçirtmekte.
Buna alet olan da olmakta. Yazık! Ve hatta Ayıp! Sinan Engin de ‘Beşiktaş için önemli adam’ olduğu imajını yaymak için Beşiktaş’a Başkan adayı olacağını açıkladı! Bir gün Sinan Beşiktaş Başkanı, Sergen de futboldan sorumlu yönetici olabilir. Ama artık ne geçici imparator Sinan menajer olur ne de Sergen Beşiktaş’ın futbolcusu! O şanslar onlara bol bol verildi. Bundan sonra geçmişte Beşiktaş’ta çalışmış olmanın kazandırdığı ünlerini kullanacaklar.
O öylesine değerli ve yanı sıra kaygan bir servet ki kullanırken çok dikkat etmeleri gerekir. Birden bire ellerinden gidebilir. Sinan Beşiktaş’a kısa süre verdiği hava ile imparator sanını aldı ama artık bu unvanı yok. Uçtu gitti, çünkü kendisi koruyamadı. Beşiktaş, Samsun maçı sonrası gümbür gümbür çökerken o sorunlara arkasını dönüverdi. İpin ucunu tutmadı. İmparatorluğunu hiç hissetmedik! Trilyonlar alarak takımda ara sıra oynamak; 82 milyar aylık alarak menajerlik yapmak başkadır, üste para ve zaman harcayarak Beşiktaş’a hizmet vermek başkadır.
Birinde para kazanmak için yapılan iş, ötekinde üste vermek için harcanan karşılıksız emek vardır. Kimi Beşiktaşlı yönetici futbolu bilmediği halde futbol işlerine ille de katılmaya kalkışmakta, tuzağa düşüp olur olmaz konulara bulaşarak Beşiktaş’ın kullanılmasına farkına bile varmadan aracı olmaktadır. Herkes biraz dikkat etsin lütfen! Beşiktaş’ın büyüklüğü altında ezilir giderler!
27 Haziran 2007 Çarşamba
20 Haziran 2007 Çarşamba
"Rüştü, misilleme ve Cumhuriyet etkisi"
"Rüştü, misilleme ve Cumhuriyet etkisi"
Güven TANER
Star Gazetesi
Geçen yıl bu vakitler Fenerbahçe başkanlığından ayrılacağını açıkladığı bir dönemde, Beşiktaş ile söz kesmiş Tümer''i transfer etti Aziz Yıldırım Onun evinde gerçekleştirilen transferin derindeki amacı başkanlığa döneceğini üstü kapalı ifade ederek başkalarının başkan adayı olmasını önlemekti. Bu asıl hedefi gizleyebilmek için de transferi Fenerbahçe''den ayrılmış Nobre''’nin gidişine bir misilleme gibi gösterdiler.
Askerlik vakti geldiği için, Beşiktaş''a 300 bin dolar artı maç başı sıradan bir miktara söz veren Tümer çok kazançlı çıktı bu işten. Tiko para 1 milyon 500 bin avro aldı. Onun bu yaptığı bir söz verişten dönme yönünden sevimsiz olsa da bir profesyonelin davranışı olarak yerindeydi.
Bu yıl benzeri durum Rüştü için yaşanmakta.
Ancak transferin amacı ne misilleme ne başkanın özel bir durumu.
Fenerbahçe''nin Tümer''in futboluna gereksinmesi yoktu. Beşiktaş''ın Rüştü kapasitesinde bir kaleciye gerçekten gereksinmesi var.
Çünkü Runje''yi göndermesi gerekti. Zira o buz adam, Beşiktaş topluluğuna sıcak bakmıyordu. Yarın kalede bir büyük hata yapması taraftar ile kapışmasına yol açar ve ortalık toz duman olurdu. Bu riske girilmezdi.
Runje''den gelecek bonservis parası ile kendisine ödenecek miktarın toplamı, Rüştü''ye iki yılda ödenecekten az. Rüştü''nün gelmesi sportif ve moral katkı yaparken, ekonomik yıpranma yaratmayacak Beşiktaş''a. Ve bir yandan da bir yabancı kontenjanı açacak. Bu da Beşiktaş için çok önemli. Zira ihtiyaç duyduğu adamları yurt içinden alma olanağı yok
Tümer nasıl sözünden döndü, iki misli para kazandı ise; aynı tutumla Rüştü de sözünden dönerek iki misli para kazanacak.
Tümer Beşiktaş''ta kalsa idi Fenerbahçe''de oynadığı dönemdeki kadar verimli olamazdı. Zira Beşiktaş için heyecanları bitmişti.
Rüştü''nün de durumu benzer. Onun Fenerbahçe ile duygu bağı var ama bu duygu iki boyutlu. Hem sıcak, hem soğuk Taraftarca dövülmek, dövenleri kulüp üyesi görmek, şampiyonluk töreninde taraftarca anımsanmamak, üçüncü kaleci tanımlamasını sokulmak onu soğutan nedenler. O da Beşiktaş''ta taze heyecanlarla yeniden doğacak.
Rüştü transferi bir de "Fenerbahçe Cumhuriyeti gücünün" özel ilişkilere ve ağırlıklı olarak "ekonomiye" dayandığını kanıtladı.
Cumhuriyetleri sistem yönetir. Sistem "bir kişinin duyguları ve hırsına bağlı kalırsa" Cumhuriyet ağırlığını yitirir, kaçış başlar. Bireyler, "birey yönetiminden kaçarak" gider, huzurlu bir ortama sığınır. Tuncay da sanırım bu nedenle gitti.
Aziz Yıldırım, Rüştü''ye sözünden döndü diye hiç kızmasın. Bu işi o da "Başkanlığı bırakıyorum" sözünden dönerek en az iki kere yaptı!
Tümer''e kızdı mı?
Askerlik vakti geldiği için, Beşiktaş''a 300 bin dolar artı maç başı sıradan bir miktara söz veren Tümer çok kazançlı çıktı bu işten. Tiko para 1 milyon 500 bin avro aldı. Onun bu yaptığı bir söz verişten dönme yönünden sevimsiz olsa da bir profesyonelin davranışı olarak yerindeydi.
Bu yıl benzeri durum Rüştü için yaşanmakta.
Ancak transferin amacı ne misilleme ne başkanın özel bir durumu.
Fenerbahçe''nin Tümer''in futboluna gereksinmesi yoktu. Beşiktaş''ın Rüştü kapasitesinde bir kaleciye gerçekten gereksinmesi var.
Çünkü Runje''yi göndermesi gerekti. Zira o buz adam, Beşiktaş topluluğuna sıcak bakmıyordu. Yarın kalede bir büyük hata yapması taraftar ile kapışmasına yol açar ve ortalık toz duman olurdu. Bu riske girilmezdi.
Runje''den gelecek bonservis parası ile kendisine ödenecek miktarın toplamı, Rüştü''ye iki yılda ödenecekten az. Rüştü''nün gelmesi sportif ve moral katkı yaparken, ekonomik yıpranma yaratmayacak Beşiktaş''a. Ve bir yandan da bir yabancı kontenjanı açacak. Bu da Beşiktaş için çok önemli. Zira ihtiyaç duyduğu adamları yurt içinden alma olanağı yok
Tümer nasıl sözünden döndü, iki misli para kazandı ise; aynı tutumla Rüştü de sözünden dönerek iki misli para kazanacak.
Tümer Beşiktaş''ta kalsa idi Fenerbahçe''de oynadığı dönemdeki kadar verimli olamazdı. Zira Beşiktaş için heyecanları bitmişti.
Rüştü''nün de durumu benzer. Onun Fenerbahçe ile duygu bağı var ama bu duygu iki boyutlu. Hem sıcak, hem soğuk Taraftarca dövülmek, dövenleri kulüp üyesi görmek, şampiyonluk töreninde taraftarca anımsanmamak, üçüncü kaleci tanımlamasını sokulmak onu soğutan nedenler. O da Beşiktaş''ta taze heyecanlarla yeniden doğacak.
Rüştü transferi bir de "Fenerbahçe Cumhuriyeti gücünün" özel ilişkilere ve ağırlıklı olarak "ekonomiye" dayandığını kanıtladı.
Cumhuriyetleri sistem yönetir. Sistem "bir kişinin duyguları ve hırsına bağlı kalırsa" Cumhuriyet ağırlığını yitirir, kaçış başlar. Bireyler, "birey yönetiminden kaçarak" gider, huzurlu bir ortama sığınır. Tuncay da sanırım bu nedenle gitti.
Aziz Yıldırım, Rüştü''ye sözünden döndü diye hiç kızmasın. Bu işi o da "Başkanlığı bırakıyorum" sözünden dönerek en az iki kere yaptı!
Tümer''e kızdı mı?
Etiketler:
Futbol
15 Haziran 2007 Cuma
Bilmeden konuşan
Emin ÇÖLAŞAN
Bilmeden konuşanBAŞBAKAN konuştu: "Türkiye’deki 5000 terörist halledildi mi ki, Kuzey Irak’taki 500 teröristle uğraşalım..." Birincisi, devletin elindeki resmi rakamları bilmiyor.Türkiye’de dağlarda gezen silahlı terörist sayısı çok daha az. İkincisi, Kuzey Irak’taki sayı çok daha fazla. İç ve dış gezilerden fırsat bulup önüne getirilen raporları okuma zahmetine katlansaydı, bunları söylemezdi. (Abdullah Gül, Kuzey Irak rakamını dün 3500 olarak açıkladı! Hangisine inanacağız?)
Peki Başbakan niçin böyle konuşuyor?.. Çünkü ABD ve AB, bizim iktidara emrini çoktan verdi: "Kuzey Irak’a girmeyin." Beyefendinin eli kolu bağlı. Başka ne desin! Zaten Barzani bile dün Kuzey Irak’tan desteğini iletti: "Erdoğan’ın sözleri doğru ve yerinde bir tespittir."
* * *
İki günde iki şehit daha verdik. Binbaşı Murat Özyalçın ve Uzman Onbaşı Cihan Kızıltaş. "PKK ile savaşta subaylar nerede" diye yazı döktürenlerin kulakları bir kez daha çınlasın! Şimdi siz siz olun, örneğin bugün Binbaşı Kızıltaş için İstanbul’da Levent Camisi’nde düzenlenecek cenaze töreninde sakın protesto gösterisi yapmayın, slogan atmayın. Çok ayıptır! Camide böyle gösteri olur mu! Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir! Zaten slogan atanlar hakkında hükümetimiz soruşturma başlattı.
Böylece yasalarda olmayan yeni bir suç oluşturuldu!Türkiye’de miting meydanlarında, "Camiler kışlamız, müminler askerimiz, kubbeler miğferimiz, minareler süngümüz" diye bağırıp oy avcılığına soyunmak serbesttir! Ama şehit cenazelerinde hükümeti protesto etmek ayıptır, günahtır, yakışıksızdır! Geçmiş yıllarda camilerden çıkan kalabalıklar türban gösterisi yaparken ayıp, günah ve yakışıksız değildi. Oralarda hiç kimsenin tahriki yoktu!
Geçmişteki Recep Tayyip Erdoğan o zaman ağzını açıp o gösterileri durdurmaya çalışmıyordu. Jeton, şimdi oklar yön değiştirince, şehit cenazelerinde düştü. Evet! Siz siz olun, şehit cenazelerinde "ölen ölür, kalan sağlar bizimdir" diye haykırın ki, hükümet zor durumda kalmasın... Tam tersine, hükümeti alkışlayın. Bugünden başlayarak "Allah sizi başımızdan eksik etmesin, daha nice şehitlere inşallah" diye bağırın!..
Bazıları yıllar boyunca siyaseti camilerde yaptı. Müslümanları, inançlı insanları kandırdılar. Hep birlikte malı götürdüler, iktidar bile oldular. Şimdi şehit cenazelerinde sergilenen içten protestolar karşısında şaşkına döndüler!Milletin tepkisi için "camide siyaset olmaz" diye ağlaşıyorlar. Günaydın bayım, günaydın!
ATATÜRK’Ü ÖRNEK VERENE BAK!
İktidarın yazılı ve görsel basında açık destekçisi olan bazı tipler, şimdi hükümetin çaresizliğini, aymazlığını, yabancı ülkelerin karşısında çekmiş olduğu teslim bayrağını unutturmak için Atatürk’e sığınıp o doğrultuda yazılar döktürüyorlar:"Efendim 1923 yılında, Misak-ı Milli sınırlarına dahil olduğu halde Atatürk Musul’a asker gönderemedi... Çünkü İngilizlerle savaşması gerekirdi ve bunu göze alamadı. O yüzden Musul, Irak’ta kaldı."Bunları yazarak hükümete ve Başbakan’a -işin içine Atatürk’ü katarak- destek vermeye kalkışıyorlar.
Kuzey Irak operasyonunun Türkiye için büyük risk olduğunu kabul edenlerdenim. Ancak 1923 yılındaki Türkiye ile şimdiki Türkiye farklıdır. O zaman savaştan yeni çıkmış, yıpranmış, harap durumda bir ülke idik. Gücümüz kuvvetimiz sıfıra yakındı. Hangi ordu İngilizlerle savaşıp Musul’u alacaktı? Daha da önemlisi, o kararı biz yabancı güçlerin etkisiyle almadık. Türk devletinin ve Atatürk’ün haklı değerlendirmesi idi. Maceraya girecek gücümüz yoktu. Şimdi koskoca Türkiye Cumhuriyeti var, güçlü ordusu var...
Ama hükümet yabancıların güdümünden çıkamıyor. Aradaki fark günümüzde budur.Kaldı ki, sonraki yıllarda Atatürk’ün Hatay’ı nasıl alıp Türk toprağı yaptığını da hiçbirimiz unutmadık. Yabancıların güdümünde geçirdiğimiz, onların emrinde ve hizmetinde olduğumuz, onların direktiflerinden çıkamadığımız şu ortamda bunlar Atatürk’e sığınmasın, onu örnek göstermesin. Hele Atatürk’ün amansız karşıtları, Recep Tayyip Erdoğan’ı aklamak uğruna Atatürk’ün adını bile ağızlarına almasın.
Kimse yutmaz.
13 Haziran 2007 Çarşamba
Halkın Takımı/Halkın Adaleti
Halkın Takımı/Halkın Adaleti
Beşiktaş’ımızın kurumsal yapısını zor durumda bırakan, işgal ettiği başkanlık makamının ağırlığını kavrayamayan başkan Yıldırım Demiroren ve eşrafının, yanlış ve yakışıksız uygulamaları, aklı selim tüm Beşiktaşlılar’ın uyarılarına rağmen devam etmektedir.Bugüne kadar ayrı ayrı dile getirip, tartıştığımız konular çerçevesinde yönetimsel yanlışlıkları ve davranış bozukluklarını eleştirmiş, bu eleştirilerimizin her birini çeşitli iletişim yolları ile Beşiktaş Jimnastik Kulübü’ne de ulaştırmışızdır.
Şahsi borç anlayışı ile kulübü borçlandıran başkanın ve yönetim kadrosunun basiretsizlikleri saymakla bitmez hal almıştır.- Görevini Beşiktaş’ın başarıları için yapması gerektiğini unutup, rakibinin başarısızlığı üzerine ifa etmiştir. Aslolanın Beşiktaş olduğu gerçeği yabana atılmıştır.- Gönlünden geçenin sadece ve sadece Beşiktaş’ın başarıları ve şampiyonlukları olması gerekirken, yine gönlünden geçene bir isim bulmuş şampiyonun kim olduğunu söylemekte bir beis görmeyerek, yukarda ifade edilen gerçeği birkez daha vücuda getirmiştir.
- Beşiktaşlılık değerlerinin her daim korunması ve yerleştirilmesi gerçeğinden uzak bir anlayışla hareket ederek, Beşiktaş’a hizmet etmenin yüce bir gonüllülük olduğunu kaale almayıp, yöneticilik makamlarını kişiliksiz insanlara para karşılığı işgal ettirmiştir.
- Her yönü ile her zaman anımsanacak olan son Bursa macımızın öncesi ve sonrasında verdiği demeçler ve takınılan tutum ile pasiflik ve tutarsızlık abidesi olunmuş, Beşiktaş icin ateşten gömlek günlerde rakibin Beşiktaş’i sanık olarak takdim etmesine seyirci kalınmıştır.
- Federasyon ile ilişkilerde gereken hassasiyet ve önem gösterilememiş, Beşiktaş’ın mağdur durumda bırakılmasına göz yumulmuştur.
- Son dönem yönetimine dahil olan Celal Kolot, Sinan Engin’le beraber Beşiktaş’ın eksi hanesindeki baş isimlerden biri olmuştur. Zaten yönetime giriş şekli “koltuk satın alma” usulü ile olduğu için kendisinin de her fırsatta dediği gibi Ümraniye ve futbol şubesinin patronu olmuştur. Kendi takım oyuncusuna hakaret etme,takımın teknik direktörüne icazet vermeye kalkması, işine gelmeyen durumlarda kulubu “giderim;ama paramı da alırım” tehdidiyle etkisiz hale getirme anlayisi, Sinan Engin’i kendi işlerine dahil etmesi, Beşiktaş’ı bitireceğim diyen Levent Kızıl ile yakın ilişkisi bu dönem için BJK tarihinde unutulmayacak eksiler hanesindedir.
- Sinan Engin kurtulamadığımız bir virüs gibi.100.yılın başarısını sadece kendine çıkaran;ancak 101. yıl sonrasında gelen kasırgadan kendine pay çıkarmayan, etrafındakileri suçlayan, mafya ile ilişkisini kulüp içine taşıyarak yüz karası olmuş şahıs.Tigana’nın gidişinde parmağı olan şahıs.Tigana gidişi sırasında -işime sürekli karışan Kolot ve “tanımadığım” Sinan Engin- diyerek, sorunların ana kaynağını göstermiştir. Kulübün işleyişinde bu denli söz sahibi kılınan, hiçbir resmi görevi bulunmayan bu şahsın sahip olduğu misyonun tezkeresi başkan tarafından verilmiştir.
- Teşvikin etik olduğunu savunan, Beşiktaş’in aynı zamanda hukuki işlerinden sorumlu asbaşkanı Levent Erdoğan’ı halihazirda yönetim kadrosunda tutup, birlikte çalışmaktan herhangi bir rahatsızlık duymamıştır.
- Beşiktaş forması ile sahada terleyen oyuncusuna saha dışında ama stad içinde şiddet uygulanmış, şiddetin fotoğrafları ve görüntüleri günlük dahi olsa delil teşkil eder nitelikte yer almasına rağmen duruma fair-play kılıfı ile yaklaşılıp hiçbir yaptırım hak ve hukuk çerçevesinde aranmamıştır, çetelerin yeraltı saldırısı karşısında sinmeyi içlerine sindirmişlerdir.
- Son dönemlerde sıkça Beşiktaşlılık ilke, ahlak ve geleneklerinden her basın açıklamalarında söz ederek kavramların içini boşaltma ve o kavramlarla kendilerine koruma kalkanı oluşturma kurnazlığı içinde olmuşlardır. Uygulamadaki davranışları bunun böyle olduğunun en buyük kanıtını teşkil etmiştir. Yıldırım Demiroren, Levent Erdoğan, Affan Keçeci, Celal Kolot, Sinan Engin, Levent Kızıl, Aziz Yıldırım, Adnan Polat ilişkiler yumağında yaşananların ve bu ilişkilerde Beşiktaşlı kimliği ile yer alanların Beşiktaşlılık ilke, ahlak ve gelenekleri ile uzaktan yakından ilgisi olmadığı aşikardır.
- Beşiktaşlılık ahlakının ne olduğunu bilmediklerini birlikte çalıştıkları teknik direktorlere karşı takındıkları komplocu anlayışlarla ortaya koymuşlar, bu davranış biçimlerinin pişkinliğinde her daim çalısılan kadroları günah keçisi ilan etmişlerdir. Beşiktaş’ın gelmiş geçmiş en değerli kaptanlarından olan Beşiktaş’ın evladı Rıza Çalımbay’ın söyledikleri düşündürücüdür.
- Beşiktaş tarihinin üzeri reklam panoları ile kapatılıp, en son olarak da yine stadın adı para gelsin de nereden gelirse gelsin anlayışı ile satılmaya kalkışılmış, Beşiktaş’ı her yerde dilenen ve pazarlık ettirilen bir kurum haline getirmişlerdir.
- Beşiktaş’ın geleceğini güvence altına alacak olan tüm taşınmazlarının ve gelirlerinin üzerindeki tasarruf haklarını zayıflatmış, Beşiktaş’ın işgaline davetiye çıkarmıştır. BJK Plaza-nın satılabileceğinden tutun da 104 yıllık bir tarihin her köşesine satsak ne kadar para eder acaba düşüncesi ile bakılmıştır.
- Demirören yönetimi ile amatör şubelerin içinde bulunduğu durum ilk defa bu kadar aciz bir hale gelmiştir. Voleybol erkek takımı düşmüş, basket takımının yanına alınan cola- turka ile takım önceki senelerde sergilediği başarılı performansından uzaklaşmıştır. Akatlar’ın yanına gelen isim ise taraftarın aidiyet duygularına vurulan bir baska darbe olmustur. Hentbol takımı ciddi maddi sorunlar eşliğinde ligi namağlup bitirme başarısı göstermiştir; ancak bu zorlu mücadele sırasında BJK başkanı Demirören bu arkadaşlara eşlik etmemiş, parasız pulsuz bırakılmasına seyirci kalmıştır. Oyuncularımız yalnız bırakılmış, deplasmanlara giderken türlü zorluklar yaşamışlardır; ancak her şeye rağmen bunu dert etmeyerek, sezonu şampiyon olarak tamamlamışlardır .Son ana kadar uvey evlat muamelesi yaptıkları hentbolcularımızı geçtiğimiz günlerde fotoğraf karesi uğruna lütfen kabul etmişlerdir.
- Tüm bunların vuku bulmasına seyirci kalan bir diğer cephe ise varlığı yokluğu tartışılır sözde muhalefet olmuştur. Elini taşın altına sokmayan kongre üyeleri ! Ya yırtıp atın kongre üyelik kartlarınızı ya da şapkanızı önünüze koyup bir kez daha düşünün! Sessizliğinizin de yargılanacağını unutmayın.Yukarıda dile getirilen bazı gerçekler ışığında diyoruz ki;
Kaçmak için bahaneniz çok ama sizler hesap vereceksiniz! Halkın Takımı Halkın Adaleti.
Beşiktaş’ımızın kurumsal yapısını zor durumda bırakan, işgal ettiği başkanlık makamının ağırlığını kavrayamayan başkan Yıldırım Demiroren ve eşrafının, yanlış ve yakışıksız uygulamaları, aklı selim tüm Beşiktaşlılar’ın uyarılarına rağmen devam etmektedir.Bugüne kadar ayrı ayrı dile getirip, tartıştığımız konular çerçevesinde yönetimsel yanlışlıkları ve davranış bozukluklarını eleştirmiş, bu eleştirilerimizin her birini çeşitli iletişim yolları ile Beşiktaş Jimnastik Kulübü’ne de ulaştırmışızdır.
Şahsi borç anlayışı ile kulübü borçlandıran başkanın ve yönetim kadrosunun basiretsizlikleri saymakla bitmez hal almıştır.- Görevini Beşiktaş’ın başarıları için yapması gerektiğini unutup, rakibinin başarısızlığı üzerine ifa etmiştir. Aslolanın Beşiktaş olduğu gerçeği yabana atılmıştır.- Gönlünden geçenin sadece ve sadece Beşiktaş’ın başarıları ve şampiyonlukları olması gerekirken, yine gönlünden geçene bir isim bulmuş şampiyonun kim olduğunu söylemekte bir beis görmeyerek, yukarda ifade edilen gerçeği birkez daha vücuda getirmiştir.
- Beşiktaşlılık değerlerinin her daim korunması ve yerleştirilmesi gerçeğinden uzak bir anlayışla hareket ederek, Beşiktaş’a hizmet etmenin yüce bir gonüllülük olduğunu kaale almayıp, yöneticilik makamlarını kişiliksiz insanlara para karşılığı işgal ettirmiştir.
- Her yönü ile her zaman anımsanacak olan son Bursa macımızın öncesi ve sonrasında verdiği demeçler ve takınılan tutum ile pasiflik ve tutarsızlık abidesi olunmuş, Beşiktaş icin ateşten gömlek günlerde rakibin Beşiktaş’i sanık olarak takdim etmesine seyirci kalınmıştır.
- Federasyon ile ilişkilerde gereken hassasiyet ve önem gösterilememiş, Beşiktaş’ın mağdur durumda bırakılmasına göz yumulmuştur.
- Son dönem yönetimine dahil olan Celal Kolot, Sinan Engin’le beraber Beşiktaş’ın eksi hanesindeki baş isimlerden biri olmuştur. Zaten yönetime giriş şekli “koltuk satın alma” usulü ile olduğu için kendisinin de her fırsatta dediği gibi Ümraniye ve futbol şubesinin patronu olmuştur. Kendi takım oyuncusuna hakaret etme,takımın teknik direktörüne icazet vermeye kalkması, işine gelmeyen durumlarda kulubu “giderim;ama paramı da alırım” tehdidiyle etkisiz hale getirme anlayisi, Sinan Engin’i kendi işlerine dahil etmesi, Beşiktaş’ı bitireceğim diyen Levent Kızıl ile yakın ilişkisi bu dönem için BJK tarihinde unutulmayacak eksiler hanesindedir.
- Sinan Engin kurtulamadığımız bir virüs gibi.100.yılın başarısını sadece kendine çıkaran;ancak 101. yıl sonrasında gelen kasırgadan kendine pay çıkarmayan, etrafındakileri suçlayan, mafya ile ilişkisini kulüp içine taşıyarak yüz karası olmuş şahıs.Tigana’nın gidişinde parmağı olan şahıs.Tigana gidişi sırasında -işime sürekli karışan Kolot ve “tanımadığım” Sinan Engin- diyerek, sorunların ana kaynağını göstermiştir. Kulübün işleyişinde bu denli söz sahibi kılınan, hiçbir resmi görevi bulunmayan bu şahsın sahip olduğu misyonun tezkeresi başkan tarafından verilmiştir.
- Teşvikin etik olduğunu savunan, Beşiktaş’in aynı zamanda hukuki işlerinden sorumlu asbaşkanı Levent Erdoğan’ı halihazirda yönetim kadrosunda tutup, birlikte çalışmaktan herhangi bir rahatsızlık duymamıştır.
- Beşiktaş forması ile sahada terleyen oyuncusuna saha dışında ama stad içinde şiddet uygulanmış, şiddetin fotoğrafları ve görüntüleri günlük dahi olsa delil teşkil eder nitelikte yer almasına rağmen duruma fair-play kılıfı ile yaklaşılıp hiçbir yaptırım hak ve hukuk çerçevesinde aranmamıştır, çetelerin yeraltı saldırısı karşısında sinmeyi içlerine sindirmişlerdir.
- Son dönemlerde sıkça Beşiktaşlılık ilke, ahlak ve geleneklerinden her basın açıklamalarında söz ederek kavramların içini boşaltma ve o kavramlarla kendilerine koruma kalkanı oluşturma kurnazlığı içinde olmuşlardır. Uygulamadaki davranışları bunun böyle olduğunun en buyük kanıtını teşkil etmiştir. Yıldırım Demiroren, Levent Erdoğan, Affan Keçeci, Celal Kolot, Sinan Engin, Levent Kızıl, Aziz Yıldırım, Adnan Polat ilişkiler yumağında yaşananların ve bu ilişkilerde Beşiktaşlı kimliği ile yer alanların Beşiktaşlılık ilke, ahlak ve gelenekleri ile uzaktan yakından ilgisi olmadığı aşikardır.
- Beşiktaşlılık ahlakının ne olduğunu bilmediklerini birlikte çalıştıkları teknik direktorlere karşı takındıkları komplocu anlayışlarla ortaya koymuşlar, bu davranış biçimlerinin pişkinliğinde her daim çalısılan kadroları günah keçisi ilan etmişlerdir. Beşiktaş’ın gelmiş geçmiş en değerli kaptanlarından olan Beşiktaş’ın evladı Rıza Çalımbay’ın söyledikleri düşündürücüdür.
- Beşiktaş tarihinin üzeri reklam panoları ile kapatılıp, en son olarak da yine stadın adı para gelsin de nereden gelirse gelsin anlayışı ile satılmaya kalkışılmış, Beşiktaş’ı her yerde dilenen ve pazarlık ettirilen bir kurum haline getirmişlerdir.
- Beşiktaş’ın geleceğini güvence altına alacak olan tüm taşınmazlarının ve gelirlerinin üzerindeki tasarruf haklarını zayıflatmış, Beşiktaş’ın işgaline davetiye çıkarmıştır. BJK Plaza-nın satılabileceğinden tutun da 104 yıllık bir tarihin her köşesine satsak ne kadar para eder acaba düşüncesi ile bakılmıştır.
- Demirören yönetimi ile amatör şubelerin içinde bulunduğu durum ilk defa bu kadar aciz bir hale gelmiştir. Voleybol erkek takımı düşmüş, basket takımının yanına alınan cola- turka ile takım önceki senelerde sergilediği başarılı performansından uzaklaşmıştır. Akatlar’ın yanına gelen isim ise taraftarın aidiyet duygularına vurulan bir baska darbe olmustur. Hentbol takımı ciddi maddi sorunlar eşliğinde ligi namağlup bitirme başarısı göstermiştir; ancak bu zorlu mücadele sırasında BJK başkanı Demirören bu arkadaşlara eşlik etmemiş, parasız pulsuz bırakılmasına seyirci kalmıştır. Oyuncularımız yalnız bırakılmış, deplasmanlara giderken türlü zorluklar yaşamışlardır; ancak her şeye rağmen bunu dert etmeyerek, sezonu şampiyon olarak tamamlamışlardır .Son ana kadar uvey evlat muamelesi yaptıkları hentbolcularımızı geçtiğimiz günlerde fotoğraf karesi uğruna lütfen kabul etmişlerdir.
- Tüm bunların vuku bulmasına seyirci kalan bir diğer cephe ise varlığı yokluğu tartışılır sözde muhalefet olmuştur. Elini taşın altına sokmayan kongre üyeleri ! Ya yırtıp atın kongre üyelik kartlarınızı ya da şapkanızı önünüze koyup bir kez daha düşünün! Sessizliğinizin de yargılanacağını unutmayın.Yukarıda dile getirilen bazı gerçekler ışığında diyoruz ki;
Kaçmak için bahaneniz çok ama sizler hesap vereceksiniz! Halkın Takımı Halkın Adaleti.
Etiketler:
Futbol
9 Haziran 2007 Cumartesi
Çalımbay: Tek hatam Yıldırım Demirören'e güvenmekti
Çalımbay: Tek hatam Yıldırım Demirören'e güvenmekti
Kenan Başaran / Referans Gazetesi
2005/06 sezonunda Beşiktaş’taki hocalık görevinden istifa ederek ayrılan Rıza Çalımbay ‘Tek hatam Demirören’e inanmaktı’ dedi. Çalımbay, Ertuğrul Sağlam’a ise dışarıdan destek olduğunu söyledi. Çalımbay, Rıdvan Dilmen'in de kendisine yalandan destek verdiğini söyledi. Sağ kanattan, Ali’ye, Metin’e ve Feyyaz’a yaptığı ortanın haddi hesabı yoktur. Üstün bir tekniğe sahip değildi ama yüksek bir mücadele gücü ve azmi vardı.
Futbolu sadece Beşiktaş’ta oynadı ve şampiyon olarak bıraktı. Beşiktaş’ın en çok şampiyon olan, en fazla formasını giyen oyuncusu olarak tarihe geçti Rıza Çalımbay. Namı diğer 80'lerin çizgi film kahramanı Atom Karınca.
Futbolu bıraktıktan sonra teknik direktörlüğe başlayan Çalımbay, özellikle Denizlispor ile UEFA Kupası’nda 4. tura kadar yükselerek büyük sükse yaptı. Gittiği takımlara damgasını vuran Çalımbay, nihayetinde gözünü futbola açtığı Beşiktaş’ının başına hoca olarak da geçti. 1995’te “Atom Karınca'' olarak ayrıldığı Beşiktaş’a 2004/05 sezonunun ikinci yarısında “Rıza hoca'' sıfatıyla geri döndü. Beşiktaş’ın evladı statüsündeki Rıza hoca, Real Madrid’in evladı sayılan Vicente Del Bosque’nin yerine geldi.
Şampiyonluk iddiası olmayan Beşiktaş, Çalımbay ile ikinci yarıyı tek bir yenilgiyle kapattı. Rıza hocalı Beşiktaş, ligin ikinci yarısının lideriydi ama sezonu 3. bitirdi. Yine de Rıza hocalı Beşiktaş, bu “ölü sezon''da yıllarca unutulmayacak bir zafere imza attı: Beşiktaş, Kadıköy’de Fenerbahçe’yi 4-3 yenerken son 15 dakikada kalesini forvet oyuncusu Rumen Daniel Pancu korudu. Kaleci Cordoba kırmızı kart görmüş, oyuncu değişiklik hakkı da dolduğu için maçın son bölümünde siyah/beyazlıların kalesini golcü Pancu korumuştu. Kalesinde böylesine büyük bir gedik veren Beşiktaş, Fenerbahçe’yi 4-3 yenerek unutulmaz bir zafer kazandı. O gün bu zafere tanıklık edenler herhalde Rıza Çalımbay’a 10 yıllık mukavele önerilmesine ses çıkarmazdı.
Ne var ki yeni sezonun daha başında “evlat Rıza'' ile yollar ayrıldı. Rıza Çalımbay, hırslı bir sporcuydu ve bu karakter özelliğini hâlâ daha koruyor. Şurası muhakkak: Rıza Çalımbay’ın aklı fikri hâlâ Beşiktaş’ta. Zira o, bir şeyleri yarım bırakmayı sindirebilecek biri değil. Hele de başarısız olduğuna inanmadığı halde bir şeyler yarım kalmışsa.. Rıza Çalımbay ile hem Beşiktaş’taki hocalık dönemini hem de siyah/beyazlıların çiçeği burnundaki yeni hocası Ertuğrul Sağlam’ı konuşmak için Ulus Parkı’nda Boğaz’a nazır bir kafede buluşuyoruz. Hoca daha bizimle başlama vuruşu yapmadan, telefonda transfer görüşmeleri yapıyor. Yabancı bir takımdan teklif var ama şartlarını pek beğenmiyor.
Sohbete buradan kopya çekerek giriyorum: “Rizespor ile devam etmeyecek misiniz?'' “Valla söz verdiğim için bekliyorum ancak ‘Başkan Irak’ta, şurada burada’ deyip duruyorlar. Koşullarım kabul edilmezse gitmem'' diyor.
Ertuğrul dış destekli
Beşiktaş Kulübü Başkanı Yıldırım Demirören, Rıza Çalımbay ile yolları ayırdıktan sonra “Bir daha yerli ile çalışmam'' demişti. Oysa atalarımız boşuna “Büyük lokma ye, büyük söz söyleme" dememiş, değil mi?
Demirören’in bu demecine Çalımbay çok kızmış: “Niye böyle diyorsun, ben başarısız olmadım ki. 30 maç oynadım. 17 galibiyet, 7 beraberlik ve 5 yenilgi aldım. Ben çok başarılıydım.'' Rıza hocanın, “zehir zemberek'' açıklamalarını ilerleyen dakikalara bırakalım ve “Ertuğrul Sağlam ne yapar?'' diyelim evvela. “Ertuğrul Sağlam’a iki yönlü bakmalı. Bir kere benim gibi değil. Onun desteği var; hem yönetim destek vermek mecburiyetinde hem de dışarıdan desteği var.'' Elbette pozisyonu kaçırmıyorum ve soruyorum: “Nedir bu dış destek; siyasi ve cemaat desteği falan mı?'' Hoca, politik olmayı bilmediğini söylüyor fakat politik bir yanıt veriyor: “Ben cemaat olayını falan anlamam. Başkalarının yönlendirmesiyle geldiği falan söyleniyor. Yani Ertuğrul desteksiz değil, belli bir desteği var. Ben ise tek başıma gittim, kimseden bir şey istemedim. Başarılı olduğum için oraya geldim.''
Demirören dürüst davranmadı
Söz çabucak dönüp dolaşıp, Demirören-Çalımbay ilişkisine geldi.
Önce bir anı fotoğraflamak lazım: Çalımbay’ın oyun sistemi homurtulara neden olmaya başlamıştı. Kendisine verilen desteğin azaldığını gören Çalımbay da UEFA Kupası’nda Malmö ile oynanan maçın daha yedek kulübesinde istifa kararı alıyor. Beşiktaş deplasmanda 4-1 galip gelirken Demirören havaalanında Rıza Çalımbay’a bir baba gibi sarılarak “Ancak birlikte gideriz, sonuna kadar arkandayız'' der. Lakin sadece 2 maç sonra, “baba'' evde kalırken “evlat'' bavullarını toplamıştır bile.
“Neden bıraktınız?'' “Maalesef başkanın tutumu yüzünden bırakmak zorunda kaldım. Demirören bana dürüst davranmadı. Yaptığım en büyük hata başkana inanmaktı'' diyerek giriş yapan Çalımbay, sözü şöyle bağlıyor: “İstifa kararından vazgeçirdi. Fakat inanmadım ‘Maçın havasındandır’ diye düşündüm. Türkiye'ye döndüğümüzde kendisiyle yine konuştum. Bana, ‘Benimle geldin, benimle gideceksin. Sonuna kadar beraberiz, ne olursa olsun’ dedi. Ve ben de inandım, devam ettik. Ondan sonra da takım kötü gitmedi. Samsun'u yendik, Kayseri ile de beraber kaldık. Olay bu.''
Sinan’ı aleyhime konuşturdu
“Peki Demirören’in desteği neden çekildi?'' Çalımbay, buna gerekçe olarak tanıdık bir isim veriyor: Futbolculuğuyla değil de menajerliğiyle “imparator'' unvanını alan tek futbol adamı Sinan Engin’den başkası değil bu isim.
Top sağ kanatta yine Rıza hocada: “Başkan Yıldırım Demirören burada Sinan Engin’i kullandı. Sinan Engin’e telefon etmiş. ‘Bir gazetede Rıza hakkında şunları şunları söyle. Rıza hoca da gelsin istifa etsin’ demiş. Ben bunları duydum ama inanmadım. Sonra kendisine böyle bir şey yapıp yapmadığını sordum. ‘Yaptım’ dedi. Ben de ‘O zaman burada benim ne işim var’ dedim ve görevi de orada bıraktım. Bunu da ilk defa size söylüyorum.''
Sinan’ı futbolcular istemedi
Futbolculuk döneminde takımın sağ kanadını birlikte kullanan Sinan Engin ile Rıza Çalımbay’ın arasındaki sorun neydi peki? “Genç takımdan beri arkadaştık. Benim bir sorunum yoktu'' diyor Çalımbay. “O halde Sinan Engin’in bir sorunu vardı.'' “Onun benimle olmuş olabilir. Sinan menajerliğe gelmek istedi. Ama yönetimden istemediler. Fakat ‘Rıza istemiyor’ dediler. Yöneticiler, Sinan’dan korktuklar için benim üstüme attılar. Halbuki benim alakam yok. Ne o zamanki takım kaptanı Tayfur Havutçu ne de Futbol Şube Başkanı Kıvanç Oktay istedi Sinan’ı. Ama Demirören gidip bunu söylemedi; ‘Futbolcular, yöneticiler seni istemiyor’ diyemedi. ‘Rıza hoca istemiyor’ dedi. Ondan sonra da Sinan’ın basındaki davranışı değişti.'' Sinan Engin’in Beşiktaş’taki futbolculuk kariyeri Rıza Çalımbay’ın çok gerisindedir. Futbolcu olarak siyah/beyazlılarla 1 şampiyonluk yaşayan Engin, 2002/03 sezonundaki 100. yıl şampiyonluğunda ise menajerdi. Ve büyük bir fiyaskoyla sonuçlanan 2003-04’te de.
Ayrı bir ilişkileri var
“Sinan Engin bu gücü nereden alıyor?'' Çalımbay yine sert bir orta yapıyor: “Başkanla Sinan’ın ayrı bir ilişkisi var. Ne olduğunu bilmiyorum ama onların ikisinin ayrı bir ilişkisi var. Başkan, Sinan’a sormadan bir şey yapamaz, mümkün değil. Tigana bile giderken Sinan’ı kötülüyor. Ne alakası var ama kötülüyor.'' Sinan Engin’in Beşiktaş’a başkan olmak istediğini hatırlattığımda ise Çalımbay, “Türkiye’de her şey olabilir, Sinan da Beşiktaş’a başkan olabilir yani.'' “İyi ama daha menajer bile olamıyor'' dediğimde ise “Bilmiyorum, tek engel olarak beni görüyorlardı. Ben ayrıldım. Şimdiki Futbol Şubesi Başkanı Celal Kolot onun çok iyi arkadaşı. Her an gelebilir. Beşiktaş’ta Demirören varken her şey olabilir'' diyor Çalımbay.
Başkan adayı olacağım
Sinan Engin’in başkan adaylığına belli ki soğuk bakan Rıza Çalımbay, bu koltuğa şimdiden adaylığını koyuyor: “Beşiktaş’tan beyaz bir sayfa ile ayrıldım. Her şey dürüsttür benim hayatımda. Kimse arkamdan şuna buna karıştı diyemedi. Futbolcu, antrenör ve teknik adam olarak hepsinde de beyaz bir sayfa bıraktım arkamadım. Kendime yakışır bir şekilde görevi de bıraktım ama günün birinde ben oraya yüzde yüz başkan adayı olacağım. Kesin şekilde ama süper bir şekilde olacağım, böyle değil.''
Rıdvan tutarlı değil
Rıza hoca, Beşiktaş başındayken destek görmediğini ısrarla vurguluyor. “Kimler hayal kırıklığı yaşattı?'' Öncelikle “Genç takımdan beri arkadaşımdı'' dediği Sinan Engin. “İşin açıkçası en çok desteği ondan görmek isterdim. Ama ben hiçbir arkadaşımdan; Sinan olsun, Rıdvan olsun, gerçek bir destek göremedim. Hepsi yalandan konuştular. Mesela Sinan televizyonda dedi ki ‘Bana kızacağına, yıllarca beraber yaşadığı arkadaşına; Rıdvan Dilmen’e kızsın dedi. Bu çok önemli. İkisi de birbirini anlatıyor.'' “Ama Rıdvan Dilmen, Çaykur Rize’deki oyun sisteminizden övgüyle bahsetti bu sezon'' dediğimde ise Çalımbay sert giriyor bu topa: “Rıdvan, kendi işine baksın. Benim için tutarlı biri değil. Sadece iyi çene yapıyor. Konuşuyor. Bazen iyi anlatıyor. Ben Rıdvan ve Sinan’dan gerekli desteği görmedim ama zaten onların desteğine de ihtiyacım yok. Ben buralara hep kendi gücümle geldim'' diyerek kırgınlığın izlerinin silinmediğini açıkça gösteriyor.
Çalımbay’ın Beşiktaş’tayken futbolcular tarafından sabote edildiği de öne sürülmüştü. Ancak o, kesin bir dille bunu reddediyor: “Sergen, Tümer, İbrahim, Tayfur hepsi de çok iyiydi. Futbolcuların hepsi her şeyini veriyordu. Benim sorunum sadece ve sadece başkanla oldu.''
Türban kenarda duruyor
Beşiktaş’ı baba Erdoğan Demirören’in perde arkasından yönettiği iddialarına da katılmıyor Çalımbay: “Erdoğan Demirören konuşur ama kulübü yönetme işine falan girmez. Ama ‘Rıza hocaya destek çıkın’ diyebilirdi. Fakat en yakın arkadaşlarımdan bile destek görmedim.'' Sohbetin sonlarında sözü yine Ertuğrul Sağlam’a getiriyorum. Hocadan Sağlam’a “sağlam bir uyarı'' geliyor: “Yerli teknik direktörün Beşiktaş’ta işi her zaman zordur. Ben eğer oradan istifa ediyorsam herkes istifa eder, çünkü kimse benim kadar Beşiktaşlı olamaz. Ertuğrul bile. Beşiktaş her şeyim. Ne Demirören ne o ne de bu benim kadar Beşiktaşlı olabilir.'' Ertuğrul Sağlam’ın daha gelmeden yıpratıldığı iddiaları var. Rıza hoca da Sağlam’ın imza törenindeki açıklamasını yadırgamış: “Toplantıda ‘Eşimin türbanıyla ilgilenmeyin’ dedi. Oysa bunu hiç gündeme getirmemeliydi. Abdullah Gül cumhurbaşkanı adayı olduğunda ne konuştu Türkiye? Eşinin türbanlı oluşunu. Türban gündemde olduğu için Ertuğrul’un eşinin türbanı da gündeme getirildi. Bir sürü arkadaşımızın eşi öyleydi. Ama kimse ilgilenmiyordu ki. Herkes işine bakmalı.'' Sağlam’ın eşinin türbanlı olmasından Beşiktaş camiasında rahatsızlık duyanların olabileceğini de söyleyen Çalımbay, yaşadığı tecrübeyi de katarak şu uyarıyı yapıyor: “Tabii bu olay şöyle bir kenarda tutuluyor; her an ortaya atılacakmış gibi duruyor. Oysa hiç ortaya atılmaması gerekiyordu. Benim babam kapıcıydı. Bunu Fenerbahçe Stadı’nda pankart yapıp astılar. İyi bir şey değil. Ertuğrul için de yarın bunu kullanırlar. Kapıcı çocuğu olduğum için gocunmadım. Bilakis gurur kaynağıdır. Yokluktan geldim.'' Bu söyleşiden bana kalan en değerli şey; beni çocukluğumun Atom Karıncası Rıza Çalımbay ile sarmaş dolaş gösteren ve Tolga Aktaş’ın ölümsüzleştirdiği bir fotoğraf karesi oluyor.
AILTON BAŞKAN’I DİNLEMEDİ
3.5 milyon euroya aldıkları Ailton’u 350 bin euroya sattılar. Yürüyecek hali yoktu. 2-3 maç ancak götürebildi, ondan sonra oynatmadım. Ailton’u oynatmayarak iktidar savaşına girmedim. Bir gün Yıldırım Demirören’e dedim ki “Başkan bir de sen konuş. Antrenmanda bile terlemiyor.'' Demirören gidip konuştu. “Ne oldu başkan dedim'' bana “Ya beni dinlemedi bile, ayağını uzattı duvara baktı'' dedi.
DAUM’U İKAZ ETTİM
Christopher Daum’u çok beğeniyordum. Bana göre mükemmel bir antrenördü. Kişiliği biraz değişikti. Futbolcuyken beni takımdan kesti. Kendisine “Ben kaptanım. Sizin yapamayacağınız şeyleri yaparım. Benimle ters düşme. Oynat oynatma problem değil. Bu tecrübe hocalıkta bana çok yaradı. Daum Beşiktaş’a 2. gelişinde yarım sezon yardımcılığını yaptım.
TIGANA’NIN HEYKELİ DİKİLİRDİ
İnsanlar nankör. Fenerbahçe’yi ben değil Tigana kalecisiz 4-3 yenseydi, yemin ederim heykelini dikerlerdi. “Fenerbahçe fatihi'' diye gösterirlerdi. Graeme Souness Fenerbahçe Stadı'na bayrak dikti diye Galatasaraylılar hâlâ onu konuşuyor. Yabancı ile yerli arasında uçurum var.
KİMSE ADAY OLMUYOR
Kimse başkan olmak istemiyor. Bence Beşiktaş için en üzücü olay bu. Yıldırım Demirören 3-4 sene şampiyon yapar da aday çıkmaz ama ortada doğru düzgün bir başarı yok. Beşiktaş 1. sayfalara çıktı ama daha çok borcuyla, vefasızlığıyla. İlerisi pek iyi gözükmüyor.
FEYYAZ İLE İŞİM OLMAZ
Feyyaz’ın Denizlispor’da beni bırakıp Beşiktaş’a gitmesini kendisine yakıştıramadım. Zeki de aynısını yaptı. Küs değilim. Düşmanlıkları unuturum ama iyilikleri unutmam. Ben onları bir yere getirdim, onların yaptıkları çok çirkindi. Konuşuyorum ama artık Feyyaz ile işim olmaz.
TEŞVİK VAR, ŞİKE YOK
Türkiye’de teşvik var ama şike olduğuna inanmıyorum. Hatır şikesi olur bazen. İddian yoksa çok fazla hırslı olmazsın. Futbolcuyken hiç hatır şikesi yapmadım. Tanju’nun “Teşvik primi aldım çatır çatır yedim'' demesi yanlıştı bence.
BEŞİKTAŞ’A GERİ GELECEĞİM
En az 10 yıl daha hocalık yaparım. Beşiktaş’a döneceğim ama bu yönetimle değil. Hocalıktan sonra arkadaşlarımızla oturup konuşacağız başkan olmak için. Futbolun içinden gelenlerden iyi başkan olur. Arkası temiz, lekesiz insanlardan iyi bir ekip kurmak gerek.
**********************
Rıza Hoca'nın ibretlik olacak anlatııklarından sonra hala bu camiada Sinan Engin gibiler yer bulabiliyorsa bu bizim utancımızdır.
-ED..
Etiketler:
Futbol
4 Haziran 2007 Pazartesi
Beşiktaş'ta kombine kart satışları yarın başlıyor...
KOMBİNELER SATIŞA ÇIKIYOR
04.06.2007 11:02
2007-2008 sezonu Kombine Kart satışlarımız yarın (5 Haziran) başlayacaktır.
Kombine Kart satışlarımız 5 Haziran Salı Günü saat 10.00'dan itibaren BJK İnönü Stadı Kombine Kart Satış noktasından başlayacaktır.
Geçen sezondan kombinesi olan taraftarlarımız, eski yerlerini alabilmek için 18 Haziran günü saat 19.00'a kadar Kombine Kart Satış noktasına başvurabilirler. 19 Haziran günü sabah saat 10.00'dan itibaren tüm koltuklar genel satışa çıkartılacaktır, ön alım hakkı sona erecek ve kesinlikle uzatılmayacaktır.
Kombine Kart satışlarımız hafta içi hergün ve Cumartesi günleri 10.00 ile 19.00 saatleri arasında yapılacaktır.
Kombine Kart satışlarımız 21 Temmuz tarihinde sona erecektir.
VIP Alt B Tribünü'nden Kombine Kartları olan taraftarlarımız, bu kısımlar Şampiyonlar Ligi maçları nedeniyle ayrıldığı için farklı yerlere yönlendirilecektir.
Divan Kurulu Üyelerimiz'e yüzde 15 indirim uygulanacaktır.
Taraftarlarımız ödemelerini kredi kartı ile 1 peşin 4 taksit olarak yapabilecektir.
Kombineler, 0216 556 98 00 numaralı Biletix Call Center ve http://www.biletix.com.tr/ internet adresinden de satın alınabilecektir.
2007-2008 sezonu Kombine Kart fiyatlarımız şöyledir:
KAPALI ÜST 900
KAPALI ALT 700 ( Bomba ) :)
YENİ AÇIK 300
ESKİ AÇIK 250
VIP ÜST D 6.000
VIP ÜST B&E 4.000
VIP ÜST A&F 2.000
VIP ALT A&F 1.500
VIP ALT B&E 2.500
VIP ALT C&D 3.000
NUMARLI ORTA 1.750
NUMARALI KENAR 1.250 KAPALI ÜST 900 KAPALI ALT 700 YENİ AÇIK 300 ESKİ AÇIK 250
Etiketler:
Futbol
1 Haziran 2007 Cuma
Yuvana Hoşgeldin Ertuğrul SAĞLAM
YUVANA HOŞGELDİN ERTUĞRUL SAĞLAM
01.06.2007 12:53
Başkanımız Sayın Yıldırım Demirören, düzenlediği basın toplantısında yeni Teknik Direktörümüz'ün Sayın Ertuğrul Sağlam olduğunu açıkladı.
BJK Nevzat Demir Tesisleri'ndeki basın toplantısında Başkanımız Sayın Yıldırım Demirören şunları söyledi:
BJK Nevzat Demir Tesisleri'ndeki basın toplantısında Başkanımız Sayın Yıldırım Demirören şunları söyledi:
"Sayın Tigana'nın görevden ayrılmasından sonra en son basın toplantısında yarışmayı seven, vizyonu olan, hedefleri olan ve Türkiye'yi tanıyan, Beşiktaş'ı tanıyan bir hoca arayışı içinde olduğumuzu sizlere beyan etmiştim. Yaptığım görüşmeler sonunda bu vasıflara uyan Beşiktaşlılık duruşuyla Beşiktaş'a emek verdiği sürece bütün Beşiktaş Camiası'nın sevgisini kazanmış gönlünde taht kurmuş ve hedefleriyle Beşiktaşımız'ı, genç kadromuzu daha iyi yerlere taşıyacağına inandığımız Sayın Ertuğrul Sağlam'ı bügün Yönetim Kurulu ile beraber son kararımızı vererek Ertuğrul Sağlam'da karar kıldık.
Geçen sezon Türk antrenörlerinin senesiydi. Sayın Ertuğrul Sağlam da bunların simgesiydi. Ben Ertuğrul Sağlam ile büyük başarılara imza atacağımıza inanıyorum. Ama burada bütün görev biz Yönetim Kurulu'na, Beşiktaş Camiası'na ve siz değerli basın mensuplarına düşüyor. Hocamızın sonuna kadar arkasında durmak zorundayız. Kendisini gideceği hedeflerde Beşiktaşlılık duruşunda yardımcı olmak zorundayız. En genç başkan, en genç yönetim ve en genç hoca ile beraber bu sinerjiyle büyük Beşiktaş taraftarıyla biraraya getirdiğimiz vakit hedeflere adım adım gideceğimize inanıyorum. Ertuğrul Sağlam'ın tüm Beşiktaş Camiası'na ve Türk futboluna hayırlı olmasını diliyorum.
Yeni Teknik Direktörümüz Sayın Ertuğrul Sağlam ise şöyle konuştu:
"Öncelikli 2000 yılında sporcu olarak ayrıldığım Kulübümüz'e, yuvamıza yedi sene sonra antrenör olarak gelmem beni çok mutlu etti ve gururlandırdı. Bu kararın alınmasında önemli rol oynayan Sayın Başkanımız'a ve Yönetim Kurulumuz'a ve bu süreçte benden desteğini esirgemeyen tüm Beşiktaşlılar'a, Beşiktaş Camiası'na çok teşekkür ediyorum. 18 yıllık profesyonel futbol hayatım bunun yanında 4 senelik spor akademisi ve daha sonra yaptığım yüksek lisans eğitimi sonucu edinmiş olduğum teorik bilgileri birleştirerek takımımıza, takımımızdaki oyuncularımıza yansıtmaya çalışacağım. Yedi yıl Beşiktaş'ta görev yaptığımız sürece, gerek saha içi performansımızla, gerek saha içi ve dışındaki davranışlarımızla hepimiz biliyoruz, bütüm Beşiktaş Camiası'nın, Türk futbol kamuoyunun beğenisini kazandık. Aynı çizgide, aynı duruşu teknik adamlık dönemimizde de koruduk. Bundan sonraki dönemde de Beşiktaş takımında bu çizgimizi, bu duruşumuzu devam ettirmek istiyoruz.
Şunu oluşturmamız gerekir. Öyle bir takım oluşturacağız ki, gerek saha içindeki performansıyla, alacağı başarılar, oynayacağı güzel futbolla, mücadelesiyle, 90 dakikalık performansıyla, taraftarlarına zevk veren, 90 dakika boyunca heyecanlandıran, saha içi ve saha dışındaki davranışlarıyla da tüm spor kamuoyunun beğenisini ve sempatisini kazanan bir takım oluşturmak bundan sonraki amacımız. Tabii ki bu bir ekip çalışması bu doğrultuda Sayın Başkanımız, Yönetim Kurulumuz, Teknik Kadromuz, Sporcularımız ve siz değerli medya mensupları genel anlamda Beşiktaş'ı seven ve Beşiktaş'ın başarısını seven herkesten destek almak zorundayız. Hepinizden rica ediyorum, gerçekten Beşiktaş'ın başarısını isteyen insanlar bundan sonraki dönemde bize destek olsunlar ve Beşiktaş'ın başarısı için alabileceği en üst seviyedeki sorumluluğu alsınlar. Tekrar Beşiktaş'a, bize ve Türk futboluna hayırlı olmasını diliyorum."
Konuşmaların ardından imza törerine geçildi. Ertuğrul Sağlam, 2,5 yıllık sözleşmeyi imzaladı. İmza törenine Yönetim Kurulu Üyelerimiz de katıldı.
Konuşmaların ardından imza törerine geçildi. Ertuğrul Sağlam, 2,5 yıllık sözleşmeyi imzaladı. İmza törenine Yönetim Kurulu Üyelerimiz de katıldı.
--------------------------------------------------------
Haydi hayırlı olsun camiaya,Ertuğrul inşallah senide Tigana'ya yaptıkları gibi medyadaki çakallar yemez.
Ama Bence sen yinede onları Tigana'nın yaptığı gibi futbolcuların girdiği havuza alma...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)