26 Mayıs 2007 Cumartesi

Fakir ama onurlu!

Fakir ama onurlu!



Cumartesi oynanacak derbi bir yana, geçtiğimiz hafta oynanan derbinin yankıları hala sürüyor. Fenerli yöneticilerin tek kalemde verdikleri beyanlar, otoparkta yaşanan kavga, altı yıldır sessiz sedasız oyunu kovalayan Aurellio'yu çıldırtan sözler derbinin sahada oynanan kısmının önüne geçti. Bütün bunlar çok yazıldı-çizildi. Söylenmemiş tek cümle, keşfedilmemiş tek husus kalmadı. Satırların arasını kurcalarken karşıma çıkan bir cümle, beni bir süreden beri rahatsız eden üslubun devamıydı.

Maç bitiminde tüm gerginliğiyle Gökhan Zan'la tartışan Tuncay Şanlı, milli takımdan arkadaşına daha düne kadar iç çamaşırı alacak parası olmadığını şimdi ise -ne alakası varsa- poposunun büyüdüğünü (Gülmeyin! Esas cümleyi bu sadeliğe getirmek için oldukça uğraştım) söylemiş. İki yıl önce tribünlerinden iki ekmek bir süt sipariş edilen stadyumun çimlerine yeni bir inci düşüyor. Maç sonrası İbrahim Toraman kimsenin annesinin karnından parayla doğmadığını söyleyerek Tuncay'ı eleştirmiş. Neler oluyor size?

Tuncay sevdiğim, sakin kimliğiyle öne çıkmış bir oyuncudur; ancak iki yıldır sanki başka bir Tuncay görüyorum. Bunun için de ona kusur bulmuyorum. Onu değiştiren kültüre yan gözle bakıyorum. Çünkü, o kültür, rakiplerine yaptığı ciro kadar değer biçiyor, buna göre eğlence kültürü üretiyor. Satılan formalarla ya da yıllık bütçeyle ilgilenen ekonomi düşkünü bir grup, nedense enflasyon hakkında zerrece bilgi sahibi değil. O zaman nasıl anlatacağız bu insanlara fakirliğin bir suç değil, bir gerçek olduğunu?

Tuncay Şanlı bu sözü kızgınlıkla söylediğini, niyetinin başka olduğunu söyleyebilir. Zaten mesele de budur! Kızgınken, en delirmiş anınızda aklınıza gelen şeydir sizi bir anda çırılçıplak sergileyen… İşte o sebeple Tuncay'ın memleketi Sakarya'da yaptığı yardımlar benim için artık anlamsız kalıyor. Şimdi bunlar olurken Gökhan'a kim sahip çıkıyor? Yine bir futbolcu arkadaşı. Peki yöneticiler ne alemde? Onlardan özellikle biri, futbol şubesi sorumluluğunu alanı konuşmuyor. Çünkü kendisi de hocasını yorumlarken, onun böylesine tavizsiz olmasını varoşlarda büyümesiyle açıklıyor.

Yönetici camiasına sözüm yok. Paralarını bastırıp koltuklarına oturuyorlar. Ancak sahada ter dökenler, nereden geldiklerini unutup kendi gibi sokaklardan gelenlere koltuk sahiplerinin dilini kullanıyorsa korkulan şey olmuştur. Bu, sahalardan çok önce hayata sızmıştı. Ben sadece bakıyordum, temiz taraflarından tutayım diye çırpındığım canım futboluma ne zaman sıçrayacak diye. Maalesef oldu...

2006 Dünya Kupası finalinde Zidane'ın Materazzi'ye attığı kafayı alkışlayanlardanım. Henry, o kafa için "O mahallelerden çok düzgün adam çıkarabilirsiniz ama o adamların içinden o mahalleleri asla çıkaramazsınız" demişti. Ne güzel, ne doğru bir söz. Bundan sonra alkışım iyi çalıma, güzel gole değil; bir zamanlar kapılardan kovulan fakir ama onurlu olanlara, yeşil sahaların Ediz Hun'larına...

Hiç yorum yok:


http://bjktaraftarproje.com/