30 Ocak 2009 Cuma
Haydi Hayırlısı.
Uefa Finali 2009 için geçen yıl başvurmuştum,Dün biletler için kura çekilmiş , bir hafta içinde kurada çıkanların kredi kartların ödemeleri alıp kazananlara bilgi verilecekmiş.
Unutulmaz Milan - Liverpool ŞL finali Atatürk Olimpiyat stadında Berlusconi'nin hemen altında Ancelotti'nin biraz gerisinde seyretme şansıma sahip olmuştum :) ,kısmet bir de UEFA finali görmek isterim.
29 Ocak 2009 Perşembe
Yorumsuz.
Ulaştırma Bakanı Yıldırım
* * *
Bu adamı ve diğer arkadaşlarını hakediyoruz, kimse sızlanmasın....
Bir de konuşması biterken söylediği için tam duyulmadı en son , "Susamak istemiyorsanız koşmayın" dedi ...
25 Ocak 2009 Pazar
Beşiktaş İnönü Stadyumu.
Ekşi sözlükte şans eseri bulduğum bir paylaşım;
Bizimde bir arkadaşımız vardı,iyi Fenerbahçeliydi hala da Fenerbahçeli,ama bizim kapalı üst ortaya takıldığımız zamanlarda bizle beraber kombine kart alıp bütün sezonu zaman zaman bizden çok tezahüratlara katılarak geçiren bir arkadaşımızdı ,neden derdim,hastasıyım derdi....
* * *
hepsinin fenerli olması dolayısı ile izledim. hatta bu dönem 6-0 lık meşhur maça denk gelen dönem. maç ortamını ve coşkusunu seviyordum. hiçbir zaman fanatik olamadım. fakat kalabalıkların yaptığı şovları hep sevmişimdir zira. o maçlara gitmemin sebebi de bu sanırım. saracoğlunda birçok kez fenerbahçe lehine olan tezahüratlara katıldım meksika dalgası yaptım. 3. kişiler beni fenerbahçeli sanırdı hatta. sanırım bir orospu ruhu taşıyorum...
ama hep galatasaraylı kaldım bu yaşıma kadar. fakat 2007-2008 sezonunda beşiktaş kombinesi aldım. bunu yapmamda etkin olan şey yine arkadaş çevresi ve eğlence arayışı idi. velhasıl maçlara gitmeye başladık. fakat içten içe birşeylerin değişmeye başladığını farkettim. önce orjinal bir 17 numara forma alıp arkasına kutlu yazdırdım. sonra yenilgilerde gözlerim dolmaya başladı. liverpool galibiyetinde yeni açığın içinde en az 50 tane tanımadığım insana sarıldım öptüm. omuz omuza kol kola maç izler oldum. küfürler etmeye başladım sinirli sinirli. en sevdiğim renkler siyah beyaz olmaya başladı. hiç yapmadığım halde stad dışında fenerlilerle tartışmaya başladım. birbirimize laf sokup durduk.
beşiktaşlı olunmaz beşiktaşlı doğulur derler. doğrudur yüksek ihtimalle. ama herkes beni beşiktaşlı benimsedi. mağlubiyetler sonrası türlü türlü yerlerden laf sokmalar gelmeye başladı. kendim inanamasam da çevrem inandırdı beni. kısacası stad beni takım fanatiği yapmıştı sadece bir senede. şimdi istanbul'dan ayrıldım ve tek özlediğim yer inönü stadı. nasıl bir özlem bu anlayamadım. kapalının tezahüratlarını, açıkta uzaktan kalabalığı coşturmaya çalışan mustafa'nın sesini duymayı özledim. televizyondan izledikçe içim kahroluyor. sanki evimin sıcaklığı orada. velhasıl enteresan bir yer burası.
müdavimi olduğunuz bir bara gitmek gibi değil. çok daha ötesi. kendinizi ait hissettiriyor size.
Bizimde bir arkadaşımız vardı,iyi Fenerbahçeliydi hala da Fenerbahçeli,ama bizim kapalı üst ortaya takıldığımız zamanlarda bizle beraber kombine kart alıp bütün sezonu zaman zaman bizden çok tezahüratlara katılarak geçiren bir arkadaşımızdı ,neden derdim,hastasıyım derdi....
* * *
hepsinin fenerli olması dolayısı ile izledim. hatta bu dönem 6-0 lık meşhur maça denk gelen dönem. maç ortamını ve coşkusunu seviyordum. hiçbir zaman fanatik olamadım. fakat kalabalıkların yaptığı şovları hep sevmişimdir zira. o maçlara gitmemin sebebi de bu sanırım. saracoğlunda birçok kez fenerbahçe lehine olan tezahüratlara katıldım meksika dalgası yaptım. 3. kişiler beni fenerbahçeli sanırdı hatta. sanırım bir orospu ruhu taşıyorum...
ama hep galatasaraylı kaldım bu yaşıma kadar. fakat 2007-2008 sezonunda beşiktaş kombinesi aldım. bunu yapmamda etkin olan şey yine arkadaş çevresi ve eğlence arayışı idi. velhasıl maçlara gitmeye başladık. fakat içten içe birşeylerin değişmeye başladığını farkettim. önce orjinal bir 17 numara forma alıp arkasına kutlu yazdırdım. sonra yenilgilerde gözlerim dolmaya başladı. liverpool galibiyetinde yeni açığın içinde en az 50 tane tanımadığım insana sarıldım öptüm. omuz omuza kol kola maç izler oldum. küfürler etmeye başladım sinirli sinirli. en sevdiğim renkler siyah beyaz olmaya başladı. hiç yapmadığım halde stad dışında fenerlilerle tartışmaya başladım. birbirimize laf sokup durduk.
beşiktaşlı olunmaz beşiktaşlı doğulur derler. doğrudur yüksek ihtimalle. ama herkes beni beşiktaşlı benimsedi. mağlubiyetler sonrası türlü türlü yerlerden laf sokmalar gelmeye başladı. kendim inanamasam da çevrem inandırdı beni. kısacası stad beni takım fanatiği yapmıştı sadece bir senede. şimdi istanbul'dan ayrıldım ve tek özlediğim yer inönü stadı. nasıl bir özlem bu anlayamadım. kapalının tezahüratlarını, açıkta uzaktan kalabalığı coşturmaya çalışan mustafa'nın sesini duymayı özledim. televizyondan izledikçe içim kahroluyor. sanki evimin sıcaklığı orada. velhasıl enteresan bir yer burası.
müdavimi olduğunuz bir bara gitmek gibi değil. çok daha ötesi. kendinizi ait hissettiriyor size.
24 Ocak 2009 Cumartesi
Ben Onun Ne Demek İstediğini Anladım.
"Oyuncu küfür etti.
Hangi dilde ne söylediği önemli değil.
Ben onun ne demek istediğini anladım."
Selçuk Dereli
Anlarsınız tabi, formalar değişince,başkanlar değişince anadiliniz gibi anlarsınız .
Bu ülkede senin her musibete bulaşmış camianın bayrak adamı,kıçımın delikanlısı Beşiktaş'ı 101.yılında şampiyonluğa giderken yüz yıllık performans sergileyerek kaşını kaldırana 5 kırmızı yapıştıran Cem Papila'sı Ayhan Akman adında hiç bir parçasında meymenet barındırmayan futbolcu evladı suratına karşı, milyonların önünde 1,5 metreden iki kere Hassiktir !!! çektiğinde Bu delikanlı 5 dakika Ayhan'ın ne dediğini çözememişti,sonra yaladı yuttu o Hassiktiri!!! gargara yaptı devam etti mükemmel maçını yönetmeye.
Kanayan maziyi deşmeye de gerek yok altında kalırsınız alimallah .Daha bu sene sezonun ilk yarısında Kadıköyde bir maçın devre arası olduğunda,orta sahada bekleyen hakem triosuna koşarak gelen Fenerbahçeli Edu denen futbolcu suratınıza 2 metreden futbol topunu yapıştırınca hareketin ne anlama geldiğini anlayamayıp eliniz ayağınıza dolaştıktan sonra bir sarı kartı çıkartma gafletinde de bulunanda her boku anlayan sizlersiniz.
Aynı Fenerbahçenin yıldızı ,basın zoruyla şirin surat yaratılmaya çalışılan Roberto Carlos şahsiyeti sizin yan hakeme su şişesi fırlatınca kafanızı yukarıya çevirip yağmurmu başladı diyende , suratınıza ispanyolca Orospu Çocuğu !!! denildiğinde de "Ben Onun Ne Demek İstediğini Anlamadım diyen de yine sizin çocuklar.
Ama nedense bize gelince anladığınızı , onlara bunlara gelince anlamadım dediğiniz mevzular da babasınıda sevmezdimlerin Çakır'ı Delgadoyu Galatasaray maçında süper ötesi ingilizcesine rağmen bir türlü normal algılayamadı.
Bir yerde hakem mevzusu açıldımı hep söylediğim şeyi burda da paylaşacağım;
Bu tribün sporcu tribündür, kondisyonu sağlam tribündür,
Ahirete hazırlıklı olun ne tarafa düşerseniz düşün,
Sizi , bizden ne zebaniler kurtarabilir ne de melekler.
22 Ocak 2009 Perşembe
Sen Neymişsin Be Dex.
@Smryna nın sayesinde DEXTER 3.sezonu dün gece saat 02.00 gibi bitirdim.
Öncelikle dizinin fanatiği olarak dört dörtlük iş çıkartmışlar ,ekibi kutluyorum,karakterler,çekim teknikleri,sürükleyicilik ama en önemlisi o kadar dizi ve film seyretmeme rağmen hala benim gibi bir adım sonrası düşünen adamı bile bir çok yerde şaşırttılar,merakımı ve heyecanımı üst seviyede tuttular.
Ekşide 4.sezonun 22.Mart ta çıkacağı konuşuluyor,haydi hayırlısı
21 Ocak 2009 Çarşamba
taraftar sosyal anketi
Hedefleri 100.000 kişi ama 100.000 kişinin cevaplarını nasıl tek tek okuyup değerlendirecekler bilemedim :)
20 Ocak 2009 Salı
Dexter'da aramıza katıldı.
http://omiafacimus.blogspot.com/ dan öğrendiğime göre dizide kardeşleri canlandıran Michael C. Hall(Dexter Morgan) ve Jenifer Carpenter(Debra Morgan) evlenmişler.
Camiaya Hoş geldin Dexter , Debra'da fena çıkmış resimde.
Bu arada @Smryna'nın gönderdiği Dexter 3. sezonda 6. bölüme kadar geldim, özellikle senaristleri tekrar tebrik ediyorum.
19 Ocak 2009 Pazartesi
Anlıyor Ama Konuşamıyor.
Beşiktaşımızın yeni transferi Erkan Zengin'in NTV'deki röportajını televizyondan seyredememiştim biraz önce şans eseri ntvmsnbc.com'daki video kaydını seyrettim.
Futbolculuğunu falan henüz bilmiyoruz ama galiba kardeşimiz türkçeyi anlıyor ama konuşamıyor.Sempatik birine benziyor kereta inşallah yüzümüzü kara çıkartmaz
Haberin Videosu ;
Hanenizde sizden başka kimler var ?
Seçmen listelerini hazırlama görevi yargıdan alındıktan sonra her bölgeden kayıp seçmenler ve fazla seçmenler çıkıyor.CHP sadece İstanbul'da yaşayan seçmenler için bir program yayınlamış,TC kimlik numaranızı ve doğum yılınızı girdiğiniz anda adresinizi ve o adresten kimlerin oy kullanma hakkına sahip olduğunu gösteriyor.
Çok şükür bizim hanede yaşayan yabancılar çıkmadı :)
17 Ocak 2009 Cumartesi
Kalbimden Geçenleri Söylesem Herhalde Bana 200 Maç Ceza Verirler.
-Hakem hatalarından Beşiktaş Camiası’nın çok sıkıntısı oldu.
-Bunu herkes konuşuyor. Geçen sene birkaç tane açıklamam var ama kalbimden geçenleri söylesem herhalde bana 200 maç ceza verirler.
* * * * * * *BJK TV Yayın Koordinatörü Erdem Ulus’a röportaj veren Bobo'nun lafları bunlar,gazetesine manşet arayan editör gibi cımbızla koca röportajdan bu laflarını çektim.
Bu kardeşimizin Brezilyadan gelip Beşiktaş'ta 2-3 sezon futbol oynadıktan sonra geldiği haleti ruhiye bu işte.
Röportajın tamamı şurda
14 Ocak 2009 Çarşamba
YES. ( Hakikatten Evet )
Jim Carrey ismini duyduğumda ister istemez içimde bir önyargı oluşmuştu, Liar Liar ve The Truman Show haricinde pek filmlerini sevmiyorum bu adamın,ama bu akşam sinemada seyrettiğim "YES" de en az diğer ikisi kadar hoşuma gitti,filmin bir kaç sahnesinde gülmekten kasıklarımı tuttuğum bile oldu,esasında gülerken insan nasıl kasıklarını tutar bu deyim nerden nasıl yerleşti dilimize bilmiyorum,ama ağzımdan bir kaç mısır tanesi fırladı orası kesin.
Seyredilmesini gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirim, ayrıca filmin konusunuda iyi seçip iyi kurgulamışlar.
Bir de Norman var,en az Jim Carrey kadar güldüm(-dük sinema salonu izleyicileri olarak).Önceki filmlerini dizilerini araştırdım pek bir şey yok bundan sonrası için benzer rollerde patlamaya müsait görüyorum kendisini :)
13 Ocak 2009 Salı
Hele Şükür...
10 Ocak 2009 Cumartesi
9 Ocak 2009 Cuma
Boku Çıktı
Boku Çıktı,
Yahu bizim resmi site ve onu yöneten zihniyeti artık benim aklım almıyor,Tabi en başında Demirören’in yaşayış ve olaylardan sıyrılmak için gerçekleştirdiği saçmalıklar.
Şimdi Zapo transferinde usülsüzlük kazıklanma var deniyordu,en sonunda Udinese’den gelen futbolcunun transfer fiyatını gösteren ve bizimde 4-5 ay sonra neredeyse iki katı transfer parasına bu futbolcuyu transfer ettiğimizi gösteren belge yayınlandı ya.Bizim aklı evvellerde ilgili menejerden şu aşağıdaki açıklamayı almışlar.;
Şaka gibi diyordum eskiden artık kabus gibi diyorum,Allah aşkına susun ,susun aklınız yetmiyorsa susun kardeşim!
* * *
Mithat Halis’den Açıklama
http://www.bjk.com.tr/tr/haberler.php?h_no=13959
08.01.2009 13:39
Zapatocny transferi hakkında üç gündür basında yer alan haberlerle ilgili, menajer Mithat Halis internet sitemize özel açıklamalarda bulunarak, Başkanımız Yıldırım Demirören’den özür diledi. Halis, belgeleri kendisinin basına verdiğini ve bu nedenle de pişman olduğunu ifade etti.
Halis’in açıklaması :
"Fanatik Gazetesi’ne Zapatocny’nin geçen sezonun devre arasında gündeme gelen transferi ile ilgili Udinese Kulübü’nün teklif faksını basına ben verdim. Hiç bir önemi ve resmiyeti olmayan bu belgeyi ortaya çıkartmam için bazı basın mensupları da beni uzun zamandır zorluyordu, - Bu faksı basına verelim. Başkanı zor durumda bırakalım, Başkana vuralım- diyorlardı. Ben bu faksı basına vererek hata yaptım, pişmanlık duyuyorum. Çünkü gazete sayfalarında yayınlanan haberlerde konuyu ve benim söylediklerimi çarpıttılar. Böyle yapacaklarını bilseydim faksı onlara vermezdim.
Bu nedenle çok üzgünüm ve Başkan Sayın Demirören’den özür diliyorum.
Saygılarımla”
Mithat Halis
Yahu bizim resmi site ve onu yöneten zihniyeti artık benim aklım almıyor,Tabi en başında Demirören’in yaşayış ve olaylardan sıyrılmak için gerçekleştirdiği saçmalıklar.
Şimdi Zapo transferinde usülsüzlük kazıklanma var deniyordu,en sonunda Udinese’den gelen futbolcunun transfer fiyatını gösteren ve bizimde 4-5 ay sonra neredeyse iki katı transfer parasına bu futbolcuyu transfer ettiğimizi gösteren belge yayınlandı ya.Bizim aklı evvellerde ilgili menejerden şu aşağıdaki açıklamayı almışlar.;
Şaka gibi diyordum eskiden artık kabus gibi diyorum,Allah aşkına susun ,susun aklınız yetmiyorsa susun kardeşim!
* * *
Mithat Halis’den Açıklama
http://www.bjk.com.tr/tr/haberler.php?h_no=13959
08.01.2009 13:39
Zapatocny transferi hakkında üç gündür basında yer alan haberlerle ilgili, menajer Mithat Halis internet sitemize özel açıklamalarda bulunarak, Başkanımız Yıldırım Demirören’den özür diledi. Halis, belgeleri kendisinin basına verdiğini ve bu nedenle de pişman olduğunu ifade etti.
Halis’in açıklaması :
"Fanatik Gazetesi’ne Zapatocny’nin geçen sezonun devre arasında gündeme gelen transferi ile ilgili Udinese Kulübü’nün teklif faksını basına ben verdim. Hiç bir önemi ve resmiyeti olmayan bu belgeyi ortaya çıkartmam için bazı basın mensupları da beni uzun zamandır zorluyordu, - Bu faksı basına verelim. Başkanı zor durumda bırakalım, Başkana vuralım- diyorlardı. Ben bu faksı basına vererek hata yaptım, pişmanlık duyuyorum. Çünkü gazete sayfalarında yayınlanan haberlerde konuyu ve benim söylediklerimi çarpıttılar. Böyle yapacaklarını bilseydim faksı onlara vermezdim.
Bu nedenle çok üzgünüm ve Başkan Sayın Demirören’den özür diliyorum.
Saygılarımla”
Mithat Halis
8 Ocak 2009 Perşembe
Portrekon
PORTRE
Orta halli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi.
Babası devlet memuru, annesi ev hanımıydı.
Ailenin kısıtlı olanakları doğrultusunda ancak vasat bir eğitim görebildi.
Buna rağmen daha gençlik yıllarından itibaren kendisine siyasetle iç içe bir yol çizdi.
Olağan üstü hitabet ve ikna yeteneğiyle akranları arasında kısa sürede sivrildi.
Ateşli ve sert üslubuyla doğrudan rejime saldıran aykırı söylemleri, çevresinde her geçen gün büyüyen kalabalıklar oluşturdu. Sadece sesini değil, vücut dilini ve özellikle ellerini alışılmadık biçimde ustaca kullanıyordu.
Siyasi propagandasını "Yalan ne kadar büyük olursa, inanan o kadar çok olur" ilkesi üzerine inşa etti...
Kendini iktidara taşıyan yolun başında hapis cezasıyla karşılaştı.
Cezasını çektiği süreçte kuracağı siyasi partinin düşünsel tabanını oluşturdu.
Partisi, kuruluş aşamasında endüstri ve finans devlerinden, iş çevrelerinden ve bazı gazetecilerden büyük destek gördü.
Birkaç yıldır yaşanmakta olan ekonomik krizin yarattığı genel hoşnutsuzluk ise kendisini iktidara taşıyan en önemli basamak oldu.
Yüzde 30'un üzerinde bir oy oranıyla ülke yönetimine ilk adımını attı.
Dünya ekonomisindeki rahatlamanın sürüklediği dalgalardan da faydalanarak uyguladığı ekonomik politikalar kısa sürede etkisini gösterdi.
Yıllardır kangren haline gelmiş enflasyon kontrol altına alındı. Ekonomideki göreceli iyileşme halkın desteğini de çoğalttı.
Destek çoğaldıkça söylemlerini de, eylemlerini de sertleştirdi. Ülkedeki her kurum ve kuruluşun başına ayırt etmeksizin sistemli bir biçimde kendi yakınlarını, partidaşlarını ve yandaşlarını getirmeye başladı.
Devletin tüm olanaklarını kural tanımaz biçimde kullanarak katıldığı ikinci seçimlerde oy oranını daha da arttırdı. Yüzde 40'ların üzerine çıkardı.
Partilileri, aldıkları yüksek oyun zafer sarhoşluğu ile artık "Devlet biziz. Herkes bize boyun eğecek" diyordu...
Sandıktan çıkan sonucu arkasına alarak temsil ettiği siyasal görüşün simgesini önce gençliğe, sonra tüm ülke halkına adeta zorlaya zorlaya kabul ettirmeye girişti...
Ülke sporunun tüm birimlerinin yönetimi de, mevcut her türlü toplumsal örgütte olduğu gibi adım adım parti teşkilatınca ve yandaşlarınca ele geçirildi.
Mevcut spor kuruluşları sistemli biçimde siyasi kurumlara ve kuruluşlara dönüştürüldü.
Sporu, arzuladığı rejime destek verecek bir propaganda aracı, geniş halk kitlelerini kontrol altında tutacak bir mekanizma olarak gördü.Görevlendirmelerin tümü artık liyakat ölçülerine göre değil, kadrolaşma esaslarına göre yapılıyordu.
Uyguladığı politikalar, çıkardığı yasalar ve görevlendirmeleriyle üniversitesini, bilim adamlarını, sanatçılarını ‘'bizden olanlar ve olmayanlar'' diye bölüp, iki ayrı cepheye ayırmaya çekinmedi.
Özgürlüklerin terk edildiği karanlık bir rejime sürüklenildiğini öngören bazı sanatçılar ve bilim adamları kendi iradeleriyle ülkeyi terk edebileceklerini açıkladılar. Bir kısmı da terk etti...
Geriye kalan ‘'bizden olmayanlar'' ise yavaş yavaş ve kontrollü bir biçimde sistemin dışına itelendi.
Yasama ve yürütme gücünü bütünüyle ele geçirdikten sonra kısa sürede yargı gücünü de kontrolü altına almaya girişti. Yargıdaki örgütlenmesiyle aykırı her sesin soluğunu kesmeyi, her muhalifi sindirmeyi başardı.
Ülke basını ise zaten çoktan teslim bayrağını çekmişti. Kendisini eleştirmek ne kelime, yandaşlar tarafından ele geçirilen basın tam anlamıyla "iktidarın borozanlarına" dönüştürülmüş ve iktidardan beslenir hale gelmişti.
Ülke halkının ve çalışanın refahı, ülkenin özgürlüğü söylemleriyle başlanan bir siyasal yolculuk, aşılan her kilometrede gücün bütünüyle ele geçirilmesi ve yaygınlaşması neticesinde, tabelasında ‘'totaliter rejim'' yazan son durakta tamamlandı.
Sadece kendisi değil, peşinden sürüklediği koskoca bir ulus da kaçınılmaz felaketle karşılaştı.
Geriye kalan; devlet mekanizması bütünüyle çökmüş, askeri gücünü, sahip olduğu tüm zenginliklerini yitirmiş, yıkılmış ve en acısı süper güçler tarafından çizilmiş sınırlarla ortadan ikiye bölünmüş bir ülke oldu.
Umutla başlayan hikâye, hüsranla son buldu.
Çizdiğim portre kimin portresi mi?
Elbette ki Adolf Hitler'in portresi...
7 Ocak 2009 Çarşamba
Sımsıkı Taş Gibi , Sımsıkı Taş Gibi Dimdik Dimdik !
Serdar Özkan'ın futbol zekasını geliştiremediğine şahit olmak beni üzüyor,güçlenemiyorda bir türlü meret,hala alt yapıdan geldiği için kendi gönül tartımda avansı var,bir süre daha hoyratça avansını kullanabilir.
Tigana gitti Serdar Kurtuluş bitti,önce sakatlık sonra mevki değişiklikleri,her halde psikolojik sebeplerde vardır ama üzüldüm ,Burak gibi Okan Koç gibi bir adam olacak sonuçta.
Hakem; bunların alayı manyak,su götürmez,bu akşam Tello onsekiz dışından frikik atacak topu aldı faul yapılan yere koydu ve gerilip hakemin düdüğünü bekliyor,bizim manyak taa beriden koşup geldi Tello'ya birşeyler söyledi ve topu ayağıyla en fazla 4-5 santim geriye itti ve koşarak o alandan uzaklaşıp vuruş için düdüğünü çaldı.Bir kere hakem dediğin adam topu kendi düzeltmez düzelt der futbolcu da düzeltir.İkincisi ulan şaşkın hebelek bari ben düzeltecem diye haldır huldur koştun 3-5 santim değilde 1 metre falan geriye it topu.Manyak lan bunlar,şaşırmışlar.
İster inanın ister inanmayın gözümün önünde olduğu için bu kadar kesin rakam verebiliyorum ,kamerelara düştüyse tvden seyredenlerde görmüş olabilir.
Belediye sporlardan nefret etmeye devam ediyorum.
Hafta içi salı günü hem de İstanbul'da iş çıkış saatinde kupa maçını saat 19.00'a koyan yayıncı kuruluşundan futbol federasyonuna kadar ne kadar dandirik herif varsa hepsine önce Allah'tan akıl diliyorum sonrada oraya gelen taraftarın kendilerinden çok nefret ettiklerini bilmelerini istiyorum.
Gecenin Tezahüratı;
Sımsıkı taş gibi , sımsıkı taş gibi dimdik dimdik,
Ermanı sevecez,Şansalı sevecez şimdik şimdik.
6 Ocak 2009 Salı
İade Ediyoruz.!
3 Ocak 2009 Cumartesi
Seçim Sorgulaması
Önümüzdeki Yerel Seçimlerde oy kullanma hakkınızın olup olmadığını aşağıdaki adresten kontrol edebilirsiniz.
Şu an için sadece kayıtlı olup olamadığınızı görebiliyorsunuz ama daha sonra sandık bilgilerinizi de görebileceksiniz.
http://www.ysk.gov.tr/ysk/secmenBilgi.jsp
Şu an için sadece kayıtlı olup olamadığınızı görebiliyorsunuz ama daha sonra sandık bilgilerinizi de görebileceksiniz.
http://www.ysk.gov.tr/ysk/secmenBilgi.jsp
2 Ocak 2009 Cuma
" Acaba mı " dememek lazım.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)