30 Kasım 2008 Pazar

Bir kere de hakemsiz gelin...

Ulaşım sponsorumuz taksici Musa kardeş,atkı bizim :)
Stada giriş
maç öncesi pankartlar
maç öncesi pankartlar
maç öncesi pankartlar

Kartal yazan bayrağımız
Maç öncesi Beşiktaş alt tribün
Maç öncesi Beşiktaş üst tribün
Seromoni
Son dakikalar
İskele bizi bekler

Geçen sene yaşanan rezaletten sonra bu senede benzer bir müdahale bekliyordum.Bu sene görev Bünyamin UyurGezer'e düşmüş çıktı tek hareketle görevini yaptı ne olduğuda uzun bir bekleyişden sonra ortaya çıktı.
Demekki Fedrasyon üyesi ,zamanında Aziz Yıldırım'a Beşiktaş'ı nasıl bitiririz başkan diye soran eski Bursaspor başkanı maç öncesi Papermoon'da Aziz Yıldırım'la boşuna buluşmamış.Demirören Polat buluşmasını anormal bulan sivri zekalılar şu buluşmayıda yorumlasınlar yarım akıllarıyla...
Maça gelirsek; Ertuğrul Sağlam'ı niye gönderdik?
Dün sahaya çıkan 11'i bir tane Beşiktaş'lı beğenmedi,yenseydik de bence beğenmeyeceklerdi,aynı benim gibi.Sahadaki Fenerbahçe'yi gördükten sonra Eskişehir maçı 11'iyle çıksan bu maçı çok rahat alır gelirdin.Denizli'yi hatalı buluyorum,ben Denizliyim diyorsan bir fark yaratmalısın,en kötü 2-1 değilde 3-1 yenilirsin biz yine alkışlarız.Şu taraftardaki takımdaki cesaretin yarısı teknik kadroda yok.
Takımda Gökhan Zan kardeşimizi görmekten utanç duyuyorum,çok da iyi bir paraya oynuyor ,ama hakkını verdiğini söyleyemem.Senelerdir ileride gol arar dün rakip cezasahasında rövaşata deniyor,ceza sahası dışında topa gelişine vuruyor hepsi farklı şekilde dışarda ,defansdan çıkarken top dağıtma yapması gereken en iyi iş ama onuda beceremiyor.Yediğimiz ikinci golde ofsaytı bozanda bu kardeşimiz.Hava topu kesecek diye nasıl Beşiktaş'ta forma giyer anlamıyorum.
Rüştü'de bence yetersiz ,adamın çok bariz kalede canı sıkılıyor,kalecilikten sıkılmış doğrusu,Guiza'nın golünde iki kişi rakibe basarken bir insan nasıl kaleyi terkeder ki.?
Bu yaştan sonra he hangi bir gelişim de söz konusu değil,Bence seneye yabancı haklarımızdan birini kalede kullanalım.
Ama ilgimnçtir bu kadar badireye rağmen 50 dakika 10 kişi oynayan takım 2.golü atmaya çok yaklaştı.Kısa bir flasback dakika 78 Beşiktaş ataklarını sıklaştırmış Fenerbahçe Stadının Anonscu amcası;
-Arkadaşlar ıslık,ıslık !
Maça gidiş için Mecidiyeköyden bindiğim taksiyi Beşiktaşa uğratıp arkadaşları aldım ,ordan stada hareket ettik,16:00 gibi stada ulaştığımızdan içeri rahat rahat girdik,ayakkabımızın içine kadar arandık,Stad amirlerinden biriyle bu konuyu konuşurken içeriye meşaleleri ayakkabı bot içinde soktuklarını söyledi,yok öyle bir şey dedik ama maç içinde 10 a yakın meşale yandı bizim tribünde.Bu arada adam Beşiktaşlı olduğunu söyledi.
Bizim taraftar yine tuvaletleri dümdüz etmiş,aklım ermiyor.
Tezahüratlarda çok iyiydik bu sefer,Özellikle kontralarımız ve rakip tezahüratlar arasınaa girişler.Fenerbahçe tribünleri için daha önce can çekişiyor demiştin artık tezahürat anlamında bittiklerini söyleyebilirim.Maç sonu çıkmayıp Beşiktaş taraftarıyla tezahüratlarla uğraşmaya çabalayan bize göre sol taraftaki tribündeki arkadaşlar bence bir daha böyle bir şeye kalkışmazlar,maçtaki en makara olaydı,ne deseler boşa çıktı ,devamlı aciz duruma düşmelerinden nerdeyse keyfimizi yerine getirecekti adamlar.
Çıkış için her zamanki gibi bir saat bekledik,ve meşhur maç sonu Naitilus'un oradan Haydarpaşa yürüyüş başladı.Bu yürüyüş esnasında her zaman çevredeki evlerden sarkan Beşiktaş'lılarla sıkı makara olur,dün gece adım başı gülerek ve tezahüratlarla geçti,aklımda kalan ikisini paylaşayım,
Normal olarak herkes açlıktan bitap düşmüş,
Cama çıkan teyzeye;
Beşiktaş aşkına,
Bize ekmek atsana....
Bu tezahürat 15 değişik şekilde söylendikten sonra en son iskeleye yaklaştığımızda 4. 5. kattaki balkonlara bayraklarla formalarla çıkan gençlere,
Beşiktaş aşkına ,
Bırak kendini boşluğa...
Maç vesilesiyle tribünde vapurda yıllardır görmediğim arkadaşlarımı dostlarımı gördüm buda gecenin artısıydı.
Sonuç olarak Aziz Yıldırım'ın yıllar önce öğrendiği şeye geliyoruz,
Maç sahada kazanılmaz...

Bir kere de hakemsiz gelin be kardeşim,tebrik ederim o zaman.

29 Kasım 2008 Cumartesi

Türk Filmi Gibi


Geriye dönük 24 saat içerisinde 2 kere gidiyoruz dedik,2 kere mecburen vazgeçtik,şimdi yine gidiyoruz...şaka gibi...lanet ettiğim karaborsacılardan aldığımız biletlerlerde bi yamuk çıkmazsa her zamanki yerimizdeyiz olaki biletler yamuk çıktı 3. sayfa haberlerindeyiz....

28 Kasım 2008 Cuma

Allahınızdan bulun, karaborsacı köpekler






Çocuklar aradı az önce uzun bekleyişin sonunda beklenen oldu ve biletlerin çoğu karaborsada,yavşağın teki 60 tane kimlik fotokopisiyle dolaşıyormuş ortada rahat rahat,bileti alan çakalvari tipitipler 66 yı gişeye öder ödemez 150 tlye bilet var muhabbetine girmiş.
Emniyet hakkında yorumda bile bulunmuyorum.
Ayağı kırılan bile var,hesap edin.Neden bu iş bu kadar zor anlamıyorum.
7 senedir ordaydım bu sene olamayacak gibi :(
Allahınızdan bulun karaborsacı köpekler,tek şikayet merci orası kaldı.

Derbi Maçı Bilet Rezaleti , Kaldığı Yerden...

(Geçen seneki maç biletlerimiz)
Kötü Haber

Şu an çocuklar maç bileti kuyruğunda,izlenimleri;
Emniyet yok,
Düzen yok,
Belirsizlik var,
Rahat beş bin kişi var.
Umut var mı ?
Henüz belli değil :(

27 Kasım 2008 Perşembe

Japon Bayrağı.



Flickr’da ki Japon bayrağı fotoğrafım iki gündür izlenme ve aratılma sayısında siteye koyduğum tarihten bu yana rekor kırıyor,neden acaba ?

24 Kasım 2008 Pazartesi

Beşiktaş 2 - Eskişehirspor 0













Güzel maç oldu,Beşiktaş "bence" kendini zorlamadan rahat bir galibiyet aldı,Bizim bu sene en büyük avantajımız kadro derinliği ve Ertuğrul Hocanın sağlamcı futbolundan kurtulmamız olmuştur.Dünya tatlısı bir insan ama kafa yapısı Beşiktaş'ta teknik direktörlüğ henüz uygun değil.
Denizli geldiğinden beri ben bu takımda "ısırma" arzusu görüyorum,bütün tribün de gördüğü için puan kayıplarında bile hayıflanan duymadım henüz.
Her şey daha güzel olacak,Allah sakatlıktan korusun.
Şimdi iş hafta içi Fener deplasmanına bilet bulmaya kaldı.Zorlu bir mücadele daha bekliyor,maç için değil bilet bulmak için diyip düşüncemizi belli edelim :)
Bu arada "Ay,Ayol i... Bursa i... Bursa " ne demek kardeşim,ben bunlarla uğraşılmasına kızan bir adam olarak gülmekten alamadım kendimi,Kontrası dalgası çok bizim tribünün Allah dillerine düşürmesin....

22 Kasım 2008 Cumartesi

Giunti ilk kez Zaman'a konuştu: Gizli güçler devreye girdi, Beşiktaş'ın şampiyonluğu gitti

Giunti ilk kez Zaman'a konuştu: Gizli güçler devreye girdi, Beşiktaş'ın şampiyonluğu gitti

Türkiye liglerinde oynayan ilk İtalyan olarak tanıdık onu. Orta sahadaki savaşçı kimliğinin yanı sıra soğukkanlı futboluyla Beşiktaş'ın 100. yıldaki şampiyonluğunun mimarlarından biri oldu.
Siyah-Beyazlıların orta sahasında hâlâ yokluğu hissedilen, İnönü tribünlerinin çok sevdiği, çalışkanlığıyla alkışlanan Federico Giunti'den bahsediyoruz. Türkiye'den ayrıldıktan sonra hiçbir Türk gazetesine röportaj vermeyen Giunti suskunluğunu ilk kez ZAMAN için bozdu. Yaşadığı kasaba Citta de Castello'dan röportaj için 60 kilometre uzaklıktaki Perugia'ya gelen İtalyan futbolcuyla Siyah-Beyazlı günlerini, eski dostları ve 2003-2004 sezonundaki kaçan şampiyonluğu konuştuk.

Uzun yıllar sonra seni görmek çok güzel. İtalya'da şimdi neler yapıyorsun?

Hiçbir şey yapmıyorum (gülüyor). Artık hazır para yiyorum. Bu sene futbolu bıraktım. 37 yaşına geldim ve kendi kendime 'artık yeter' dedim. Şimdi ailemle vakit geçiriyorum. Çocuklarıma ve eşime daha fazla zaman ayırıyorum.
Senden sonra Beşiktaş'ta iyi bir ön libero göremedik. Senin boşluğun hâlâ dolmadı...

Türkiye'de birçok futbolcu, küçük yaştan itibaren golcü olmanın hayalini kuruyor. Herkes forvet olmak istiyor. Bir an önce golcü olup çok para kazanmak istiyorlar. (gülüyor) Beşiktaş'ta çok iyi forvet oyuncuları vardı. Ama Lucescu, defansa çok önem verirdi. Ve hep defansın sağlam olmasını isterdi. Ben de bana verilen görevin en iyisini yapmaya çalıştım.

Takımda, 'işte bu gerçek bir yıldız' dediğin Avrupa çapında oyuncu var mıydı?

Sergen Yalçın... İnanılmaz bir yetenek, fantastik bir yıldız, çok etkilendim.

Sergen, koşmuyor diye eleştiriliyordu...

Hayır, Sergen koşmuyor deniliyordu ama bence koşuyordu. Ona haksızlık ediyorlar. Hayatımda gördüğüm en teknik futbolcuydu. Eğer Sergen, İtalya Serie A'da oynasaydı bence bir dünya yıldızı olurdu. Peki Sergen şimdi ne yapıyor?

Bir spor kanalında yorumculuk yapıyor (NTV Spor). Maçların kritiğini yapıyor ve futbolcuları eleştiriyor.

Ooo... İnanamıyorum, Sergen Yalçın da gazeteci oldu öyle mi? (gülüyor)
Ahmet Dursun'la kavga ettik!

Ahmet Dursun'la bir kavganız olmuştu. Size falçata fırlattığı iddia edilmişti?

Antrenmanda yaşadığımız bir anlık tartışmaydı. Daha önce aramızda bir sorun da yoktu. İkimiz de Akdenizliyiz tabii, sinirlerimize hakim olamıyoruz, çok hırslıyız. Ama sonrasında tatlıya bağladık, birbirimizden özür diledik.

Beşiktaş'ta hiç unutamadığın maç hangisiydi?

Galatasaray'la evimizde oynadığımız şampiyonluk maçını unutamıyorum. Ligin bitmesine bir hafta kalmıştı. Galatasaray'ı Sergen'in attığı golle 1-0 yenerek şampiyonluğumuzu ilan etmiştik. Müthiş bir duyguydu. Bir de devre arasında ilk geldiğim maçta Kocaelispor'a atığım golü unutamadım.
Beşiktaş'ın 101. yılında da şampiyonluğa koşuyordunuz. F.Bahçe ile aranızda 8 puan vardı. Ve bir Samsunspor maçı oynandı, 5 futbolcu kırmızı kart gördü. O maçtan sonra dağıldınız. Takım neden kendini toparlayamadı?

Ben o maçta en çok kendi arkadaşlarıma kızdım. Maçtan önce, Samsunsporlu oyuncuların provoke edeceğini tahmin etmiştim. Arkadaşlarımı da uyardım; ancak kimse beni dinlemedi ve bu tuzağa düştü. 'Seyircinin galeyanına gelmeyin, onları unutun' dedim. Fakat amatörce davrandılar. Samsunspor maçını kendi kusurlarımız yüzünden kaybettik. İlhan Mansız'ın devre arasında Japonya'ya gönderilmesi de çok büyük bir hataydı. Onun yeri daha sonra doldurulmadı.
Beşiktaş'a bir komplo mu kurulmuştu peki?

Samsunspor maçında suç bizim arkadaşlardaydı; ama sonraki maçlarda garip şeyler oldu. Galiba, gizli bir güç Beşiktaş'ın ikinci kez şampiyon olmasını istemiyordu. Gazetelerde de çıkan yorumlardan bunu anlıyordum.

Özellikle bu maçın Lucescu'yu çok etkilediğini biliyoruz. Sen ne düşünüyorsun?

Evet, Mircea Lucescu da fazlasıyla etkilendi. Onun ve futbolcuların çoğunun aklı bu maçta kaldı. Ve her maça yine bir şeyler olacak stresiyle çıktık.

Yani krizi yönetemediler, öyle mi?

Samsun maçından sonra kaos ortamı oldu. Herkes birbirini suçlamaya başladı. Futbolcu kendi arkadaşı hakkında konuşuyor, yöneticiler de birbirinden farklı açıklamalar yapıyordu. Şampiyonluk da böyle kaybedildi işte. Tek bir vücut olmamız lazımdı, başaramadık.

Türkiye'de her antrenör istifasında Lucescu'nun adı gündeme geliyor. Lucescu'yu vazgeçilmez kılan ne?

Bence şampiyonluğun ana aktörü Mircea Lucescu'ydu. Avrupa futbolunu iyi bilen, zeki ve çalışkan bir hocaydı, özellikle İtalyan futbolunu Beşiktaş'a çok iyi entegre etmişti. Beşiktaş'a Avrupa mantalitesini yerleştirdi. Şampiyonlukta Lucescu'nun büyük emeği olduğunu düşünüyorum. Şampiyonluğun sırrı Lucescu'nun verdiği taktiklerde saklı. Her futbolcuyla tek tek ilgilenir, rakip takımların videosunu bize izlettirir, sonra hepimizden yorum alırdı. Futbolcuları nasıl motive edeceğini iyi bilirdi.

Baba ocağında yaşıyor

Giunti, futbola doğduğu kent olan Perugia'da başladı. Milan, Brescia, Bologna ve Chievo gibi kulüplerin formasını giyen 37 yaşındaki oyuncu, 2. Lig ekibi Treviso'da futbolu bıraktı. Giada Giunti ile evli olan İtalyan yıldız, babasının kasabası Citta di Castello'da yaşıyor.
GİUNTİ'NİN PROFESYONEL KARİYERİ
Yıl Kulüp Maç Gol
1991-1997 Perugia 166 24
1997-1998 Parma 15 0
1999-2001 Milan 54 1
2001-2002 Brescia 27 2
2002-2004 Beşiktaş 40 1
2004-2005 Bologna 23 2
2005-2007 Chievo 37 0
2008 Treviso 3 0

Beşiktaş, paramı 2,5 yıl sonra ödedi

Paranı alamadığın ve Beşiktaş'la dargın ayrıldığın konuşuluyordu. Tayfur Havutçu'nun da jübilesine gelmemiştin...

Evet öyle bir sorun yaşadım. Son ödememi, yani 275 bin doları iki buçuk yıl sonra aldım. 100. yıl şampiyonluğu için tüm gücümü ortaya koyarak mücadele etmiştim. Ancak onlar paramı 2,5 yıl sonra benim zorlamamla ödediler. Biraz üzüldüm tabii. Şimdi bir sorun yok, kimseye küs değilim. Tayfur'un jübilesine gelmeyi çok istedim; ama kulübümün kamp programının değişmesi üzerine gelemedim. Tayfur'u da arayıp özür diledim.

Taraftar seni çok sevmişti. Neden gittin?

Beşiktaş'la iki yıl daha sözleşme imzalamaya hazırdım. Yönetici Erdil Arpacı ile her konuda anlaşmıştık. Ama Lucescu'nun Beşiktaş'tan ayrılmasıyla bu kararımdan vazgeçtim. Beşiktaş'la olan en önemli bağım Lucescu'ydu. O kopunca ben de koptum. Beşiktaş taraftarının yeri, benim için çok özel. İtalya'da Milan'da bile o kadar ateşli taraftar görmedim. Beşiktaş taraftarı beni seviyorsa bu benim için büyük gururdur.

Şimdiki Başkan Yıldırım Demirören ya da eski başkan Serdar Bilgili'yle görüşüyor musun?

Hayır, ikisiyle de hiçbir temasım olmadı. Ne onlar beni aradı ne de ben onları. Beşiktaş'ta eski tercüman Sinan Serhatlıoğlu, eski yönetici Erdil Arpacı ve Lucescu ile görüşüyorum.

Beşiktaş taraftarına mesajın var mı?

İstanbul'da hayatımın en güzel günleri geçti. Eşim ve benim için güzel günlerdi. Şimdi üç yaşında bir oğlum var ve yurtdışına çalışmak için çıkamam. Beşiktaş'a karşı bir küskünlüğüm yok. Beşiktaş taraftarı 90 dakika boyunca susmayan, muhteşem bir taraftar. İtalya'da taraftarlar bir maç öncesinde, bir de gol atılınca tezahürat yaparlar. Beşiktaş taraftarı ise maçta hiç susmuyordu. Beni unutmasınlar, onları çok seviyorum.

İki yıl boyunca Sinan Engin'le iki kelime konuşmadık

Sen oynarken menajer Sinan Engin'di. Fakat yabancı futbolcuların Engin'le sorun yaşadığı konuşuluyordu. Olayın iç yüzü neydi?
Sinan Engin'in sadece takımın menajeri olduğunu biliyordum. Ama ne İngilizce ne de İtalyanca biliyordu. Dolayısıyla onunla bir bağlantım yoktu. Engin takımda sadece Türk futbolcularla konuşuyordu. Bize karşı soğuktu.

Tercüman yok muydu?

Bir tercüman vardı. Ama onu çok fazla kullanmıyorlardı. O yüzden benim Sinan Engin'le hiç diyaloğum olmadı. Yani iki yıl Beşiktaş'ta oynadım toplam iki kelime konuşmadık. (gülüyor)

Biraz da Milan'ı konuşalım. 1999-2001 yılları arasında Milan'da oynadın. Şampiyonlar Ligi'nde Galatasaray ile tarihî bir maçınız vardı...

1999 yılındaki o maç benim kariyerim için en önemli maçtı. Çünkü Şampiyonlar Ligi'ndeki ilk ve tek golümü o maçta atmıştım. Galatasaraylılar için rüya gibiydi ama bizim için tam bir kâbustu. 86. dakikaya kadar 2-1 öndeydik. Sonra Hakan Şükür'ün golüyle beraberliği yakaladılar. Uzatmalardaki penaltıyla da Galatasaray inanılmazı başardı ve bizi 3-2 yendiler.

Milan, ondan sonra bir çöküş yaşadı...

Milan, Avrupa'nın en organize kulübüdür. 1999'daki krizi çabuk atlattılar. Berlusconi, Milan'da ne derse o olur. Ve Berlusconi'nin başarısızlığa asla tahammülü yoktur. Fatih Terim'i de o yüzden göndermişti. Kulübün kazanması, şampiyon olması için elinden ne gelirse yapar. (İmalı bir şekilde gülüyor)

18 Kasım 2008 Salı

Sene, Bindokuzyüz Bilmem Kaç.


Beşte Devre Onda Biter bloğuylada paylaştığım eskilerden bir anımı buraya naklediyorum...


***

Yaşım 31,

Sene 1990 lı yılların ortaları, klasik bir lig maçı ,adını hatırlayamadığım bir Anadolu takımıyla İnönü'de oynuyoruz.Takımın durumu o aralar pek iç açıcı değil o maçın sonucun da da zannedersem ya yenildik ya da berabere kaldık. Maç bitiminde benden bir yaş büyük ağabeyimle kapalı tribündeki yüzlerce taraftar gibi oyuncuların ve teknik kadronun usul usul sahanın ortasından geçerek soyunma odalarına doğru gidişlerini donuk gözlerle seyrediyoruz.

Sonrasında toplu olmamakla beraber özellikle bizim bulunduğumuz kapalı alt tribünde futbolculara ve teknik kadroya bireysel serzenişler bağırışlar duyulmaya başlıyor. Taraftar üzgün,yıkılmış ve sinirli halde birbirlerine dert yanarken maç bitmiş dakikalar da ilerliyordu ,taraftarlar, hatta hanımlar ve çocuklarda kapalı alttaki iki çıkış kapısına yönelmişlerdi. Bu arada (eskiden her maç dibimizdeydiler) tribündeki emniyet mensupları birden koyun güden çoban misali kadın çoluk çocuk demeden tribündeki taraftarı kapılarda sıkışmış durumda olan taraftarın üzerine doğru hala anlam veremediğim bir şekilde sürmeye başladılar.

İnsanlar kapı ağızlarında sıkışmaya ve dalga dalga kapılardan düşe kalka dışarı çıkmaya başladılar ,ezilenler bağıranlar polise hakaret edenler sonrasında iş iyice isyana döndü. İşte o anda öncesinde sonrasında bugüne kadar rastlamadığım bir şey oldu,Zaten canı burnunda olan taraftarlardan dışarı çıkanlar boşalan ve polislerin çıktığı kapılara tekrar hücum ettiler ve bizde tam o esnada kap ağzındaydık kafamı çevirmemle kapılara hücum eden taraftarı gören polislerin tribün koltuklarına kadar geri kaçtığını gördüm,arada taraftar yakaladığı polislere tekme tokat daldı,akabinde içeri kaçan emniyet güçleri jopları çekip tekrar giren taraftarı dışarıya kadar püskürttü ama o sırada da ilk atakta içeriye giren ve dışarıda kalan taraftar çıkan emniyet mensuplarına bu sefer taş ve sopalarla saldırınca memurlar tekrar içeriye kaçtı,taraftar ve biz dışarıda beklerken bu sefer üç yıldızlar dört yıldızlar belirdi etrafta ve memurları ilginçtir tekrar saldırtmak yerine sükunet altına aldılar.

Biraz şiddeti yüksek bir anı olsa da geçmişe dönük polis şiddeti ve akabinde yaşananlardan dolayı benim için ilginç bir anıdır.

* * *

11 Kasım 2008 Salı

Trabzonspor 1 - Beşiktaş 2

Maçı evde seyretmek yerine nostolji babında Beşiktaş'ta Kazan'da izledim bu sefer arkadaşlarla.Öncelikle Kazan'ı Efes Pilsen "İyileştirdiğinden" beri benim ilk gençlik yıllarımın Kazan'ı gitmiş.Girişde bir bira karşılığı 10 TL verdik,Sonrasında zannedersem bir bira 5 TL ye düştü.Mezeler Allahı var güzel,ama içerdeki televizyon sayısı ve açıları yetersiz,Bu mekan eski futbolcu yönetici Celal Soydan'ındır,gerçi şimdi oğulları işletiyor.Eskiye nazaran tek hoşuma giden yanı tuvaletleri oldu.
Neyse maça gelirsek Trabzona en son son dakika golünü Pancu atmıştı 100.yılda,ceza sahası dışından nasıl çaktıysa kalecinin kafasının üstünde gol olmasıyla taksim megustanın altını üstüne getirmiştik o gün.Bu son dakika golünde de benzer şekilde Kazan da aynı duyguları görselliği yaşadım,iki maç 6 puan biz çıkarız ama sonrasında lig telaşına düşülürse bu sene bizim için kupa zor.

10 Kasım 2008 Pazartesi

Beşiktaş 5 - Kocaelispor

Eski Açıktan
Kapalı
Orta Saha Mücadelesi
Başka Sevdalara Kapalı
Yıldızlar Asla Ölmez - Pankart
Güzel Bir maç oldu,başı klasik bir şekilde bizim için kabus gibi başlamasına rağmen.
Ama nedense 2 -0 yenik durumua düşünce inancımı kaybetmedim,hatta ilk yarı 2-2 ikinci yarı 5-2 olur dediğimi teyit edecek arkadaşlar var,Bobo'ya sevindim bana saçma gelen ama her halde onu etkileyen şu 50.gol stresi mavrasını atlattı,Nobre 'ye genele uyarak şapka çıkartıyorum.Taraftarı fena bulmadım bu maçta fena değildi,Kocaeliden gelen taraftarlara da güzel bir maç seyrettirdik zannedersem,ilk iki golde yanımızdaki tribünde çıldırdılar bir ara.

Bu akşam da Fenerbahçe - Galatasaray mücadelesini seyrettim,Fenerbahçenin yenmesinin en kötü berabere kalmasının bizim için daha avantajlı olacağını düşünüyordum,istediğim gibi bitti.

Maçla ilgili bana göre tek olumsuz durum tribünde kendini kaybetmiş bir şekilde eski genelkurmay başkanını görmüş olmamdır.


http://bjktaraftarproje.com/